Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanlığındaki basın toplantısı eminim birçoklarını can evinden vurdu.
Tabi ki kimini olumlu, kimini olumsuz…
“Türkiye’nin KKTC’ye olan aşkı, Ferhat’ın aşkına benzer” diyen Davutoğlu, etle tırnağın ayrılmayacağını söyledi.
Türkiye’den gelen suyun iki ülkeyi birbirine bağladığını kaydeden Davutoğlu, adanın tümüne barış mesajları verdi.
Son derece pozitif bir duruş sergileyen Davutoğlu’nun söyledikleri eminim birçoklarının hoşuna gitmeyecek.
Türkiye’den gelen hayrı, Güney’den gelecek şerre yeğleyen kesimler, Davutoğlu’nun itidalli, yapıcı, destekleyici ve güçlü tavrından duydukları rahatsızlığı ortaya koymaktan çekinmeyecekler.
“Biz Kıbrıslıyız” diyecekler… “Bu bizim sorunumuz, biz çözeriz!”
***
Şu facebook ve twitter sayesinde birçoklarının düşüncelerini birkaç kelimeyle öğrenme fırsatı buluyoruz. Uzun kitaplar okumayı sevmeyenler bile özetle bilgileniyor sosyal medyadan.
Dün değerli bir gazeteci, iyi bir yazarın sayfasında okudum: “Kimlikler etnik kökene göre değil, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasi-tarihsel bağlamlarda oluşurlar ve değişime uğrarlar” diyor paylaşımında.
Bu satırların yazarı akademisyen olduğu için şaşırdım zira bilimsel öğretilere ters bir tespit bu.
***
Kıbrıslılık kimliğinin ön plana çıkarıldığı ve Türk kavramının canavarlaştırıldığı bir dönem yaşıyoruz. Kimlik eksenli tartışmalarının bel altı vurmalara kadar gittiği ülkede, üst kimliğimiz olan Türklük bazılarınca yok sayılıyor.
'Ben Türk kimliğini kabul etmiyorum' demeye çekinenler, “Kıbrıslılık” diye bir etnik kimlik varmış gibi, bunu empoze etmeye çalışıyorlar.
Sosyoloji dersi alanlar çok iyi bilir bu alt kimlik, üst kimlik meselesini. Sosyologlar kandan geçen kimliği üst olarak kabul edip, bunun altına değişik değişik alt kimlikleri serpiştirir.
Misal üst kimlik: Türklük, alt kimlik: Kıbrıslı Türk olmaktır.
Antalyalı, Giresunlu, Konyalı olmak gibi…
Kıbrıs’a bundan 400 yıl önce gelen de Türk’tür, 10 yıl önce gelen de…
Farklı yörelerin, farklı adetleri olması, o kişilerin Türklüğüne halel getirmez. Zaten Türkiye’nin her bölgesi şahsına münhasırdır. Değişik ananeleri, değişik yemekleri, değişik törenleri vardır bölgelerin… Keza Kıbrıs’ta öyledir.
Kıbrıslı Türkün farklı etkileşimleri olduğu, değişik kültürlerden beslendiği inkar edilemez ama damarlarında Türk kanının dolaştığı da hiç mi hiç inkar edilemez.
Emre Kongar hoca alt üst kimlik meselesini çok güzel açıklar: “Kimlik tartışmalarının özünde yatan sorun, bu tartışmaların bir toplumun bütünlüğüne mi yoksa bölünmesine mi hizmet ettiği hususudur. İnsan alt-kimliği ile övünebilir, onu geliştirmek için her türlü çabanın içine de girebilir, bunda bir sakınca yoktur. Sakınca, alt-kimliklerin kullanılarak demokratik düzenin reddedilmesinde yatar.”
“Ben Türk değil, Kıbrıslıyım” diyerek, bunda direnene de denecek tek bir şey vardır:
İnsanlar reddi miras edebilir ancak “reddi cet” etmeleri bilimsel olarak mümkün değildir.