Şımarıklıklarıyla meşhur komşu yine masaya oturmamak için bahane üretmeye kalktıysa da kriz bir şekilde atlatılmış.
Ver kelimesinden nefret eden komşu, “Al-verlere geçilecek” lafına fena bozulup, yemeğe gitmeme ve görüşmeme tribi atmış.
Nasıl olduysa ikna olmuş da, yemek yenmiş, görüşme olmuş!
Şaşırdık mı? Hayır… Ne zaman iş ciddiye binse yaptıkları iştir bu.
Hatırlayalım, bundan aylar önce, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Münih’te Kıbrıs sorunuyla ilgili yaptığı açıklamalar Rumları çılgına çevirmişti. Moon’un, Barış Gücü’nün görev süresini uzatma raporunda Kıbrıslı Rumlar kelimesini kullanmasına da pek öfkelenmişlerdi. Bunun anlamı Kıbrıslı Rum varsa Kıbrıslı Türk de var demek ve Rumların “Cypriot” tanımına ters düşmekti. Rumları öfkelendiren ikinci konu ise, Moon’un, Güneydeki cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle müzakerelerin başlayamadığını söylemesiydi.
BM’nin gizlilik kuralını hiçbir zaman takmayan Rumlar, BM’nin 70 küsur sayfalık (gizli) belgesini de pervasızca basına sızdırmıştı. Allahtan BM akıllılık edip, iki tarafa verdiği belgede -kimin sızdırdığını anlamak maksadıyla-küçük değişiklik yaptığı için ortaya çıkmıştı marifetleri…
Downer’in başını yiyen de Rumlar oldu. Pohpohlanmaya alıştırıldıklarından, arada bir de olsa doğruların söylenmesi rahatsız etti kendilerini ve yollatana kadar uğraştılar.
PekiRum tarafının bu şımarık tavırlarına karşı Avrupa ve BM ne yaptı? Hiçbir şey. “Tamam” diyor. “Biz onların kulağını çekeriz!”
Yani görüldüğü gibi Kıbrıs sorunu haklı-haksız davası değil, arkalı-arkasız davası…Gücünü Hristiyan destekçilerinden alan komşular BM’yi parmağında oynatıyor, AB’ye “biz sizi kandırdık” diyebiliyor çekinmeden.