Kadına yönelik şiddet, konusunda farkındalık yaratmak adına çeşitli etkinlikler yapılıyor. Sosyal sorumluluk projeleri ile kadınlarımızın güvenli birşekilde yaşamlarını sürdürmeleri için çaba harcanıyor. Harcanıyor harcanmasına da halen daha bir kadın sığınma evi kaosu yaşanıyor.
Toplumun her kesiminde hangi statüde olursan olsun aslında tüm kadınlar şiddete maruz kalıyor ama farkına varmıyorlar. Gerek iş arkadaşları gerek özel hayatındaki insanlar gerekse sosyal ortamlarda…
Bazı kadınlar yaşadıklarının farkında olarak adımlar atmaya çalışıyor ve çare arıyorlar. Bazıları ise sessiz çığlıkla kaderine boyun eğerek hayatını devam ettirmeye çalışıyor; ama psikolojik olarak gündem güne zayıflıyor.
Bizim ülkemizde kadına şiddet var. Bunu kimse inkar edemez. En basiti birkaç avukat ile görüşseniz kadınların açtığı davalardan size bahsedebilir.
Peki bu noktada siyasilerimiz ne yapıyor?
Hani kadın sığınma evi?
Hani toplumu bilinçlendirici hareketler?
Hani seçimlerde kapıyı çalıp her durumda yanınızdayız yeter ki bir “tikcik” diyen o yere göğe sığmayan büyük insanlar?
Seçim öncesinde verilen sözler çok çabuk unutuluyor.
Büyük insanlardan birisi seçim öncesinde kadınlar ile ilgili önemli açıklamalar yapmış ve kadınların mağdur olmaması için seçilmeleri durumunda ellerinden geleni yapacaklarını kaydetmişti.
Seçimler geçti kadın sığınma evine gelene kadar yapılacak çok iş var dedi. Doğru,çok iç var; önce kafa yapılarının düzelmesi lazım… Önce siyasilerimizin kadının da bu toplumun bir bireyi olduğunu sadece seçim zamanlarında değil arda kalan zamanlarda da hatırlaması lazım.
Şiddet gören kadınlar için bir an önce geniş kapsamlı yasalar ve kadın sığınma evlerinin olması şart. Ve maalesef halen daha Feodal kafa yapıları mevcut ve bunun sonuçları pek te iyiye doğru gitmiyor.
Kadınlar birer çiçektir ve kadın da bu toplumun bir bireyidir.