Dünyanın başına gelebilecek en büyük sorun, yaşanması olası bir nükleer felakettir elbet! İnsan eliyle yaratılmış ve insanlar ile birlikte dünyayı yok etme noktasına getirebilecek bir tehlike. Nükleer felaket sözü, bizlere elbette en yakın örnek olan Çernobil faciasını hatırlatıyor. 26 Nisan 1986 yılında, Ukrayna’nın Çernobil bölgesinde meydana gelen kaza ve kaza sonucunda bölgeye yayılan radyoaktif enerji, bu gün dahi insanların zarar görmesine neden olabiliyor. Yine bu kaza nedeni ile on binlerce insanın, çeşitli hastalıklara ve bu hastalıklara bağlı ölümlere maruz kaldıklarını, ciddi ekolojik sorunların yaşandığını da hatırlatmak gerekiyor…
Bundan yaklaşık 30 yıl önce, Türkiye’nin kuzeyini de vuran bu nükleer sızıntı felaketi, özellikle Avrupa ülkeleri için ciddi bir tahribat yaratmıştır. Bir hafta içerisinde İngiltere, Bulgaristan gibi ülkeler, nükleer sızıntıdan nasibini almış ve hiçbir ülkede, yeterli önlemi alamamıştır! Bu bahsedilen ülkeler ile Çernobil arasındaki mesafelerin hatırı sayılacak uzaklıkta olduklarını da kabul edersek;
Temelleri atılan ve ülkemize yaklaşık 80 Km uzaklıkta olan Akkuyu Nükleer Santrali’nde meydana gelebilecek bir kazanın sonuçlarını görebiliyor muyuz?
Görenler var!
Nükleere Hayır Platformu, ülkede yaşanabilecek tehlikeler adına, 25 Nisan günü bir etkinlik düzenliyor. “Çernobil Hüznü” adı verilen etkinlikle, hali hazırda risk bölgesi olan ülkenin çıkarları adına, ortak bir sesin yükselmesi hedefleniyor. Bu noktada platformun bu girişimi taktir etmek de bize düşüyor.
Çünkü bu kez siyaset değil, ambargo değil, ekonomi değil… Bu kez yaşam hakkımız riske ediliyor.