19 Nisan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşık iki hafta kala, gerilim de haliyle artıyor. Güçlü olarak nitelendirilebilecek dört aday mevcut. Bu adaylardan ise kesin kazanır gözü ile bakılabilecek hiç kimse yok. Yani kıran kırana siyasi bir mücadele var. Demokrasinin gereği gerçekleştirilen seçimlerin sonuçlanmasına sayılı günler kala, yaşanan bu rekabet ise bazı olumsuz sonuçlar doğuruyor.
Dün ajanslara düşen haberler arasında, bir adayın seçim pankartlarının parçalandığına yer verildi. Kimliği belirsiz kişiler, demokratik seçilme hakkını kullanan bir adayın, yasal hakkına zarar verdi. Kimilerine göre belki bunlar alışılmış ve olağan olaylar olabilir. Ancak, olaylar bu kadar basit karşılanmamalıdır.
İletişimin bu kadar hızlı ve kolay olduğu günümüzde, yaşadığımız bütün olumsuzlukların, bizlerle aynı anda dünyaya da yansıdığını kabul etmeli ve buna göre hareket etmeliyiz. Adı üstünde demokrasi gereği yapılan bu seçimlerde, demokrasiye sığmayan hareketleri yapmamalıyız.
Umarız önümüzdeki günlerde bu tür hareketler ile karşılaşmak zorunda kalmaz ve tüm adayların, haklı bir rekabet içerisinde, kendilerinin ön planda oldukları bir yarış sergilediklerini izleriz. Bu noktada da tüm adaylara ve sempatizanlarına önemli görev düştüğünü belirtmeliyiz. Bu konuda bir otokontrolün sağlanması önemli!
Kişilerin pankartlarını yırtmakla, seçim bürolarını taşlamakla demokrasi sağlanmaz, seçim kazanılmaz! Bunlar artık geçmişte kalması gereken taşkınlıklardan başka bir şey değildir. Herhangi bir adaya destek ise hiç değildir. Bırakalım, siyasiler icraatları ve vizyonları ile ilerlesin, vatandaş da sadece demokrasiye oy versin!