Dünya kurulalı beri, yöneten ve yönetilenler hep olmuştur.
İlk çağlardan günümüze, yönetim biçimleri farklılıklar göstererek süre, gelmişlerdir.
Örneğin, babadan oğla geçen, saltanat dönemleri.
Hristiyan dünyasında, krallık.
Müslüman dünyasında, padişahlık veya sultanlık.
Bu yönetim biçimlerinde, mutlak egemen, kral ve sultanlardır.
İki dudaklarının arasından çıkanlar, o ülkede kanun veya uygulanacak kuralları, teşkil eder.
Yönetilenlerin yönetim için, hiçbir hakları yoktu.
Yönetilenler, yönetenin bir nevi kulları idi.
Bu, nereye kadar sürdü ?
1789 Fransız İhtilaline, kadar.
Fransız devrimi , yönetenlerin elinden mutlak egemenliği alarak.
Yönetilen Halka, devretti.
Egemen artık, halktır.
1789 Fransız Devriminden sonra , egemen olan halk, kendisini ve ülkeyi yönetecek olanlara yani yöneticilere, temsiliyet vererek süresi belli olan , ülkeyi, yönetme yetkisi verdi.
Dünyadaki halklar, bunun en idealinin temsili demokrasi olduğunu yaşadıkları deneyimlerden görmüşler ve bu yönetim biçimini kendilerine model olarak almışlardır .
Bu da kendi içerisinde, idari sistemlerin doğmasına neden olmuştur .
Bunlar, genellikle:
Demokratik Parlamenter Sistem, Başkanlık Sistemi ve Yarı Başkanlık Sistemleridir.
Parlamenter Sistemlerde , siyasi erk Parlamentoda oluşur.
Ülkeyi yönetecek olan hükümet, o parlamentodan doğar.
Yasalar da, parlamentonun yetki alanındadır.
Başkanlık Sisteminde ise, halk tarafından seçilen Başkan, hükümetin oluşumunda tam yetkili olup, Bakanların oluşmasında da yetkilidir. Yani hükümeti oluşturma iradesi, tamamen kendisine aittir.
Hükümet icraatları, aday olduğu partinin felsefesini taşır.
Yarı Başkanlık Sisteminde ise, yetkiler, başkanla, parlamento arasında paylaşılmıştır.
Bu sistemler içerisinde, ülkenin yönetiminde en iyi sistemin “Başkanlık sistemi “ olduğu düşüncesinde olan, bir çok siyasal otoritenin olduğu da gözlemlenmektedir.
Bunların görüşlerine göre, yönetimde istikrarı sağlayan tek yönetim biçimi olduğudur.
Diğer sistemlerde, birden çok partinin yönetimi oluşturması, yani koalisyonların meydana gelmesi, istikrarsızlığın ana nedenlerden birisidir.
Başkanlık sistemlerinde, bu gibi istikrarsızlıklara rastlamak mümkün değil.
Bunun en güzel örneği KKTC‘de yaşanmakta olup, bunu hep birlikte görmekteyiz.
Pazar günü, Türkiye’de yapılan genel seçimlerden sonra çıkan tablo neticesinde ise, mali piyasalarda meydana gelen istikrarsızlığı hep birlikte yaşıyoruz.
Ciddi ciddi, bizde ve Türkiye’de Başkanlık Sisteminin tartışılma zamanı gelmedi mi ?