Turizmimizin incisi Girne sahilinde turladığınızda neler görebiliyorsunuz?
Çok sayıda kafe,
Restoran,
Vesaire.
Yan yana inci gibi dizilmiş kafeler.
Ve o kafelerden çıkan dumanlar.
Vanilya kokulu mu dersiniz,
Çilek veya elma mı?
Adeta dumana boğulursunuz o güzelim limanda…
O çıkan dumanlar aslında nargilelerden çıkan dumanlar…
İyi ki nargile tütüyor Girne limanı…
Neden mi dersiniz?
Limanın o pis kokusunu, nargileden çıkan o güzel kokular nedeniyle almıyor burnunuz.
Gerçi televizyon kanallarında kamu spotu olarak yayınlanan nargilenin zararlarından bahsetmek değil niyetimiz.
Binlerce yıldır var olan, Hint, Acem, Türk, Kürt, Tatar ve Arapların ortak geleneklerindendir nargile.
İnsanların, iletişimine katkı sağlıyor nargile.
Tıpkı kahve gibi insanların toplanmasına vesile oluyor.
Konumuz nargile değil aslında.
Konumuz, o güzelim Girne sahilindeki kafeler…
Birbirlerine o kadar yakınlar ki, yan kafede çalan müzik kulağınızı adeta tırmalıyor.
Kalenin hemen dibinde bulunan iki kafenin birinde oturuyorsunuz.
Birbirlerine o kadar yakınlar ki,
Canlı müzik nedeniyle karşınızdakinin ne söylediğini duyamıyorsunuz…
Bir de bu yerlerde çalışanlardan bahsedelim…
Garsonların hemen hemen çoğu yabancı…
Türkçe sipariş vermek istedik.
Ne mümkün vermedik.
Sorduk nerelisiniz diye.
Nijeryalı, Türkmenistanlı, Pakistanlı, Filipinli olduklarını söylediler.
Daha önce bu hizmet sektöründe genellikle Türk işçiler çalışırdı.
Şimdi ise Nijeryalı, Pakistanlı, Filipinli, Türkmenistanlı…
Nereye gitti Türk işçiler?
Bir çok iş insanı şimdi Türk işçi bulmadığından şikayet ediyor.
Ne güzel değil mi?
Dünyalı mı olduk sizce?
Sahi burası neresi?