Türkiye Cumhuriyeti 1960’tan günümüze dek, Kıbrıs’a Büyükelçi
atıyor.
Büyükelçiler, gittikleri ülkede, tayin aldıkları ülkelerinin gözü kulağı oluyorlar.
Büyükelçilerin mahiyeti ile birlikte, en önemli görevlerinden biri bu olsa gerek.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs’a gönderdiği elçilerin görevleri, bununla kalmıyor.
Kıbrıs, diğer ülkelerden, bambaşka bir konumdadır.
Kıbrıs’ta, Türk varlığı vardır.
Kıbrıs’a, Türkiye, her zaman için, bir ana gözü ile bakmıştır.
Bazı çevreler, yavru kelimesinden, gıcık kapabilirler.
Yavru kelimesini, aşağılayıcı olarak, nitelendirebilirler.
Ne söylenirse söylensin, ana, yavrusu ne kadar büyürse büyüsün, onu hep, yavru gözü ile görmekte ve onu himayesine almaktan, hiçbir zaman beis görmemektedir.
Kıbrıs Türk’ü, Osmanlıdan sonra, adada var olma mücadelesini her zaman vermiş, hayat hakkı için çok bedeller ödemiştir.
Özgürlük ve egemenliğini, hiçbir güce kaptırmamıştır.
Bu uğurda, çok canlar vermiş, kanını akıtmıştır.
41 yıl önce, kavuştuğu özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin, kutlandığı bu günlerde, adamıza gelmenizin, tarih itibarı ile de anlamı, çok büyüktür.
Sn . Büyükelçimiz, gelenek gereği, tüm siyasilerimizi, ziyaret etmiş, gerekli mesajları da, özen içerisinde vermeye çalışmış.
Buraya, Sn. Büyükelçimizin, Sn . 3. Cumhurbaşkanımızı ziyareti esnasında, yaptığı konuşmadan, bazı alıntıları, izninizle köşemde yayınlamak isterim.
“Adanın üzerinde iki ayrı toprak, iki ayrı millet ve iki ayrı devlet bulunması bir gerçek. Bunları bir Federal yapıda, yan yana yaşayabilir ve bazı konularda uluslararası alanda, tek ses halinde konuşabilir… Bu şekilde bir Federal Devlet oluşumu ortaya çıkabilirse, bu belki bir başarı olacak.”
Sn. Büyükelçinin söylediklerinden anladığımız:
Oluşturulacak yapının, iki devletten oluşacak olması.
Karşı tarafın iddia ettiği gibi “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrimleşip, Federal bir yapıya, kendiliğinden dönüşecek“ olmaması.
Sn. Kanbay, mal mülk olayının getirilmeye çalışıldığı duruma da, çok güzel, esprili bir açıklama yaptı:
“Bu işi, sebze pazarı gibi tapu kayıtları ve kişi hakları üzerinden
götürmeye çalışırlarsa, iş daha bir çapraşık ve zora girecekmiş gibi görünür.”
Doğru söyleyene, ne demeli.
Sn. Büyükelçimiz, ağzınıza dilinize sağlık.
Getirilmeye çalışılan yöntem, işin içinden çıkılamayacak bir yöntem.
Bu yöntemle, 200 yılda, bu sorun, çözülmez.
Bunun pratiği, global tazminat ve takastan, geçer.
Sn. Büyükelçim:
“İki ayrı toprak, iki ayrı milletin olduğu Devlete hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz.
Yeni görevinizin, hayırlara vesile, başarılarınızın da, daim olmasını dileriz.