İnsanoğlu, çaresiz kaldığı durumlarda.
Tüm olanaklarının tükendiği.
Başka seçeneğinin kalmadığı durumlarda hep ayni kelimelerden oluşan, şu tümceyi, iki dudak arasından fısıltı halinde çıkarır.
“Şimdi ne olacak?”
İçindi bulunduğumuz ve görüşme sürecinin devam ettiği bu günlerde, bu soru bazı çevrelerde tekrarlanır hale geldi.
Soruyu soranların, müzakere sürecinin devam ettiği bu günlerde.
Bu soruyu sormaları biraz manidar.
Manidarlığı şuradan gelmekte.
Müzakere süreci ile güneyden gelen ve Rum siyasi parti liderlerinin yaptıkları açıklamalara dayandırmaları da, ayrıca düşünülmesi gereken bir olay.
Kendilerini anlaşmaya bağlayan, kuzeydeki tüm sorunların bir anlaşma ile ortadan kalkacağına inanan ve bu inançlarını, kurtuluşu çözümde gören, bazı siyasilerin açıklamaları. Bu denli bir sorunun sorulmasına da” ön ayak “olmaktadır.
Hatta çok az sayıda olan ve çözüm uğruna tüm güneyin taleplerinin kabul edilmesini isteyen çevrelerin. Yalan yanlış, kışkırtmaları ile “ aman, bu durumdan kurtulalım da nasıl bir çözüm olursa olsun “ diyenlerin azlığına bakılmaksızın. İç sorunların çözümünü, Kıbrıs sorununun çözümüne bağlayan ve bu konuda, bazı siyasilerin sözlerine kananlar. Türk talepleri ile Rum taleplerinin, büyük bir tezat oluşturduğunu, çözümün mümkün olamayacağını. Dolayısı ile büyük oranda, Rum taleplerinin kabul edilmesini, böylece bir anlaşmaya varılmasını. İçinde bulunduğumuz sıkıntılardan bu vesile ile çıkmamızın mümkün olacağını, hayal kuranların da olduğu
bilinmektedir.
Bu gün bu sütunda, Rum önerilerini kabul etmemiz halinde, nelerin olacağını.
Etmememiz halinde, yine nelerin olacağını, anlatmaya çalışacağız.
Talep edilen Rum önerileri:
Garantörlük anlaşmalarının, kalkması.
Türk askerinin, dönmemecesine, adayı terk etmesi.
74’ ten sonra adaya gelen ve KKTC vatandaşı olan vatandaşlarımızın geri gitmesi.
Mülk sahiplerine, tüm adada, mülklerinin verilmesi.
Yapılacak anlaşmanın, Avrupa’nın birincil hukuk olmaması.
AB muktesabatının uygulanması ( dört özgürlük )
Güney, tüm bunların bir çözümde anlaşmanın birer parçası olmasını istiyor.
Bunların tümü değil de, birinin yapılacak anlaşmaya girmesi demek, vay halimize.
Bunları içeren bir anlaşmanın yapılması halinde “ne olacağını? “
Buradan yazmamıza gerek var mı?
Kıbrıs Türk Halkı tümden, Rum Halkının insafına terk edilerek. Kaderi ile baş başa bırakılıp, Batı Trakya Türklerinin durumuna gelmez mi?
Uzun vadede, bizleri adadan uzaklaştırmak için de, daha önceden hazırladıkları projeyi, uygulama alanına koyarlar.
Direnenleri de, tabut olarak, arabaları ile birlikte gömerler.
Kıbrıs Türk halkının, sonunu getirecek, her türlü eylemi yaparlar.
“Ne olursa olsun bir çözümün” sonuçları Kıbrıs Türk Halkı için geri dönüşü olmayan bir hüsran.
Bir yıkım.
Bir yok oluş olur.
Rum taleplerini içeren ve Kıbrıs Türk Halkını bitiren bir anlaşmaya.
Kıbrıs Türk halkı, evet demez ise ne olur?
Kıbrıs Türkü, yok oluştan kurtulur.
Kendi kendisinin, efendisi olmaya, devam eder.