Osmanlı İmparatorluğu döneminde, İmparatorluğun parçalanmasına teşvik edilen Ermeni halkı, Osmanlı İmparatorluk sınırları içerisinde, Müslüman ve Türk vatandaşlara, yapmadıkları kalmamıştı.
Batıda, batılı emperyalistlerin saldırılarına karşı, vatanı savunma savaşımında olan, Türk Ulusunu, arkadan hançerleyerek, büyük yıkımlara neden olmuştu.
Osmanlı İmparatorluğu, içte, arkadan saldıran bu unsurlara karşı
tedbir alma girişiminde bulunmuştu.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşı yıllarında, Ermenilerin Türk halkına yapmış oldukları, katliamlar karşısında alınan tedbirlerle, Ermeni halkından da ölenler olmuştu.
Batılılar, Sevr dayatmasında, Anadolu’yu bölme girişimleri sonucu “Ermeni soykırımını “ da ortaya atarak, bir Ermeni Devletinin, Misak-ı Milli sınırlarının içinde kurulmasını istemişler ve “ Ermeni Soykırımı” yalanını da ortaya atmışlardı.
Bu yalan, günümüze dek sürdürülmüş, Türkiye Cumhuriyeti’ni bu yalanla mahkum ettirmeye çalışılmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bunu her dönem reddetmiş, bu soykırımın “kesinlikle olmadığını “ tarih sayfalarından ispata çalışmış, her çeşit bilgiyi vermeye, Osmanlı arşivlerini açmaya da, her zaman hazır olduğunu dünyaya ilan etmişti.
Türk Tarih Kurumu yetkilileri, ellerindeki tarihi belgeleri, ortaya çıkarmış “böyle bir soykırımın olmadığını “ ispatlamıştı.
Böyle olmasına rağmen, batılılar, 80 sene sonra, Sevr’i tekrar gündeme getirip, Türkiye coğrafyasını bölme girişimlerini devam ettirip, Türkiye’nin başına, PKK terör örgütünü, baş belası haline getirdiler.
Diğer yandan da, Türkiye’yi, bir siyasi kıskaç altına alarak, Ermeni soykırım yalanını da, parlamentolarından geçirip, Türkiye’yi bir siyasi baskı altına almaya çalıştılar.
Tarihi olayların, tarihçiler tarafından ortaya çıkarılacağı, prensibinden çıkarak, siyasi bir karar haline getirmek için, parlamentolarından “Ermeni soykırımı bir yalandır“ diyen veya bu sözde soykırımın olmadığına dair, fikir serdeden kimselere, ceza yasalarında, ceza verilmesi için de, yasalarını değiştirerek. Ceza yükümlülüğü altına soktular.
Bunu, Avrupa’nın, bir çok AB ülkesi yaptı.
Bir olaya, inanıp, inanmama.
Bu olayın, olmadığına dair beyan.
Bu olay yalandır diye konuşan, kim olursa olsun, ilgili ülkenin savcılığı tarafından soruşturmaya tabii tutularak, cezai müeyyidelerin
uygulanmasını, Avrupa’nın savunduğu “düşünce özgürlüğü“ prensibine ters düşmesini de hiçe sayarak, sırf Türkiye’yi bu yalan ithamın altında, çaresiz bırakmak, Batının Türkiye üzerindeki bir politikası olsa gerek.
Türkiye’yi bu ithamdan kurtarmak için, Türkiye’nin vatanperverleri, Avrupa parlamentolarının çıkarmış oldukları yasalara karşı, yine Avrupa’da bir hukuk savaşımına giriştiler.
Talat Paşa Komitesi adı altında oluşturulan Komite, AİHM’de, Avrupa parlamentolarının aldığı: “Ermeni soykırım karşıtı “ fikir beyan edenlere karşı açılan ceza davalarının “ Temel İnsan Hakkı “olan “ Düşünce Özgürlüğüne “ aykırı olduğu iddiası ile açılan davayı, Talat Paşa Komitesi, kazanmış oldu.
Artık dünyada “ Ermeni soykırımı bir yalandır.“
“Emperyalist, bir yalandır.“
“Böyle bir soykırım tanımıyorum“ diyenler, Avrupa mahkemelerinde yargılanamayacaklar.
Talat Paşa Komitesi, dünyada adaleti dağıtmada birinci olduklarını iddia eden Avrupa’ya, bir hukuk dersi vermiştir.
Bu kararla, her platformda ileri sürülen, bu sözde soykırımı, ileri sürenlere, Avrupa’nın göbeğinde Avrupa Mahkemesi , unutulmayacak bir tokat attı.
“Ermeni soykırımının bir Emperyalist yalan “ olduğuna, o da imza attı.
Atılan tokadın sesi, suya atılan taşın haleleri gibi, tüm dünyaya yayıldı.
Tabi, Türkiye üzerindeki Emperyal oyunlar, bitmez.
Yeni oyunlarını, yine yakında göreceğiz.