Bizim kesimde, Kıbrıs müzakereleri ile ilgili, tüm etkili ve yetkili kişiler.
Etkisiz ve yetkisiz kişiler.
Marjinaller.
Önümüzdeki yılın mayıs ayından önce, referandumdan bahsetmeye başladılar.
Birileri de, aylardan beri “ evet kampanyası “ yürütüyor.
Ortada: “ Ne fol var, ne yumurta. “
Bizim tarafta, her şey bitmiş gibi, referandumun, mayıs öncesi yapılacağı umutları, halkımıza pompalanmakta.
Fakat referandumda, neye evet.
Neye hayır diyeceğini, belirlemek için, önünde bir paket yok.
Bizde umutlar, referanduma pompalanırken, aynı umudun güneyde olup olmadığına bir bakalım.
Çeşitli, kamuoyu yoklamaları yapıldı.
Yapılmaya da, devam edecek.
Güneydeki halk, referandum için temkinli.
Güneyde, Rum tarafındaki liderlerden ve siyasilerden, referandumla ilgili hiçbir umut ışığı olmayan, söylev ve açıklamalarına her zaman olduğu gibi, şahit oluyoruz.
Rum Lider, Anastasiadis’in, Çin ziyaretinde yaptığı açıklamalardan bunu görmek mümkün.
Sn. Anastasiadis “ referandumun, mart ayında mümkün olamayacağını, çok dikenli tellerin bulunduğunu” bahsetti.
Sn. Anastasiadis’in, dikenli tel olarak nitelendirdikleri, bizim ada üzerindeki geleceğimiz.
Yaşamımız.
Yaşam hakkımızın, olup olmayacağı.
Kısaca, bu adadaki, geleceğimiz.
Sn . Anastasiadis’in Çin’de dikenli tel olarak nitelendirdikleri:
Mülkiyet.
Toprak.
Garantiler.
Orduların çekilmesi.
Dilerseniz bunları biraz açalım:
Mülkiyette, öncelik mülk sahiplerinin olacak. Mülkle oluşturulacak iki kesimli, iki bölgeli bir coğrafyaya dayanan Federasyonun, önünü tıkamak.
Toprakta ise:
Güney komşularımızı yöneten siyasiler ve yöneltenlerin beyinlerinde, 63 ‘ten sonra gettolara sıkıştırılan ve ada coğrafyasının % 3 ‘ü ile yetindirilen, 11 yıllık insan onuru ile bağdaşmayan. Bir yaşam düzeyinin, yeniden yaşatılması hayali içerisindedirler.
Garantiler konusunda ise, 1974 ‘ e kadar “ merak etmeyin, Türkiye, bu garantörlük hakkını kullanamaz. Batılılar Türkiye’ye kullandırmazlar “ düşüncesi içerisinde, bizlere yapmadıklarını bırakmadılar.
Bu düşünce 11 yıl, kendileri için bir garanti kaynağı oldu.
73 ‘ te, Bir Ecevit çıktı, bu düşüncelerini allak bullak etti.
Bunun için “Kıbrıslı Türkleri, garanti sistemi kalkmadan, istediğimiz çizgiye getiremeyiz. Onun için garantiler kalkmalıdır. “
Tezlerinde ısrar ediyorlar.
Modası, geçmişmiş.
Bu meret, pantolon mu ki, dar paçadan geniş paçaya geçilsin.
Geleceğimizi ve yaşam hakkımızı koruyan her tedbir, her önlem, bizim için çağdaştır.
Geleceğimiz ve kaderimiz, modayla belirlenemez.
Orduların çekilmesini de, istiyor.
Buna yorum, gerekir mi?
Meydanı boş bulup, Girit’teki gibi bizleri de temizlemek.
Bunun için de, BM kuruluş yasasının 7 ‘ci maddesine atıfta bulunuyor.
Adama sormazlar mı?
Yahu, bu 7’ci maddenin, modası geçmedi mi?