UBP ‘nin 20. Kurultayı gerçekleşti.
Oylamaya katılanların %56 oyunu alan, Sn. Özgürgün yeniden, UBP’nin, Genel Başkanı oldu.
Sn. Özgürgün’ü bu başarısından dolayı kutluyoruz.
Dün, bazı gazeteler,Kurultay sonucunu, Sn. Özgürgün’ün zaferi olarak nitelediler.
Bu görüşe katılmamız, mümkün değil.
Bir Genel Başkanın zaferi, sokaktan çıkacak oylarla, partisini iktidara getirmesi ile mümkündür.
Partinin üyelerinin seçimi ile bir Genel Başkan zafer kazanamaz.
Ancak, parti içi bir başarı olarak, nitelendirilebilir.
Sn. Tatar, Parti üyelerinden % 44 oy aldı.
Bu da gösteriyor ki, UBP ‘ de ne kadar da “ birlik beraberlik “sloganları atılmışsa da, parti içerisinde % 44 bir oran, Sn. Özgürgün’e karşı.
Sn. Özgürgün bu gerçek karşısında, parti içerisinde, yeni dengeler oluşturma düşüncesine, gitme gereğini duyacak mı?
Yoksa Parti içinde mevcut durumu, devam mı ettirecek?
Bu sonuca göre, ortaya başka bir durum çıktı.
UBP’nin üyelerinin % 44 ‘ü, UBP ‘ nin hükümetin devamından yana olmadığı sonucu da, çıkmaz mı?
Yeni üye yazımları nedeni ile liste dışı kalan yüzlerce, saf kan UBP ‘li ile ilgili, Sn. Özgürgün, onları tekrar Partiye kazandırmak için ne yapacak?
Parti içi seçim sonucu, Sn. Genel Başkanın omuzlarına, birçok yük yükledi.
Partililer ve vatandaşlar, Sn. Özgürgün’den Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili olarak, daha aktif hareketler de, beklemektedirler.
Yazımın başlığı, zafer ve temsiliyet.
Zaferle ilgili, yazılacak olanları yazdık.
Sıra” Temsiliyete “geldi.
Güneydeki Baş Papaz, yine şakıyıverdi:
Öyle bir şakıma ki, Güneydeki Baş Piskoposluğun hala, Orta Çağ zihniyetinden, bir arpa boyu yol gitmediğini ortaya koyuyor.
Başpapaz:
74 ‘ den sonra adaya gelen, TC ‘lilerin, tümünün geri gitmesini.
Adada doğan çocuklarının da, birlikte gitmesini istedi.
Ayrıca, Dönüşümlü Başkanlığı da, Türk Başkanın, hiçbir yetkisi olmadan, sadece bizleri temsilen o koltuğa oturabileceğini buyurmuş.
Adam, kriterlerin içerisindeki ” siyasal eşitliği “ de kabul etmiyor.
Başka söylemlerinde, Garanti Anlaşmasını istemediğini söylüyor.
Yapılacak anlaşmanın, AB ‘nin Birincil Hukuk olmasına da, karşı.
Neye karşı değil?
Kıbrıs Türk Halkının, 1974 öncesine geri götürülmesine, karşı değil.
Bunun olması için de, nerede ise canını verecek.
Bu söylem ve istekler, Güneyden zaman ve zaman yükselmekte.
Bunlara, resmi makamlar, karşılık vermediği için de, dünya kamuoyu nezdinde. Türk tarafınca kabul edildiğine dair bir intibanın doğmasına da, neden olmuyor mu?
Güneye , 1974 ‘ten bu yana, o kadar çok nüfus akışı oldu.
Para karşılığı, vatandaş yapıldı.
Bunlara karşı ses seda yok.
Aynı sekter tavrı, Kuzeyde, Din İşleri Başkanı Sn. Talip Atalay kalksa:
Din İşleri veya Vakıflar İdaresi. İki Egemen Kurucu Devletten oluşacak bir Federasyonun dışındaki bir anlaşmaya, onay vermeyiz, dese.
Ne olur?
Daha Güneyden sesler yükselmeden, Kuzeydekiler, Sn. Atalay’ı
Aforoz etmezler mi?
Sn. Atalay’ı.
“Barış düşmanı” ilan etmezler mi?
Baş Papaza gelince, sus pus.
Yoksa , Baş Papazın söylediklerine, iştirak mı ediyorsunuz ?