Bu gün, disiplini ele alarak, yola çıkmaya karar verdik.
Disiplin, nedir ?
Bu kelime ile ilgili, bir çok açıklama var.
Tümü de, hemen hemen ayni noktaya varıyor.
Kelime, yabancı menşeli.
Birini alıp, yola onunla koyulalım;
Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili, yazılı ya da yazısız kurallarına, titizlik ve önemle uyulması durumu.
Açıkçası, mevcut düzene, uyma zorunluluğu.
Bunları ifade ettikten sonra, bizde bunu halkımızın nasıl karşıladığını, halkımız bir yana, siyasilerin ve hükümet edenlerin buna nasıl uyduklarına, bir bakalım.
Disiplin kelimesi, çeşitli kesimlerde kullanılmaktadır.
İlk karşılaştığınız mekan, ilk okul veya okul öncesi eğitim.
Hocanın sesi odada yankılanır.
“Disiplinli olun. Sınıfın disiplinini bozmayın.”
Disiplinle, ilk karşılaşılan ve üzerine basa basa telaffuz edilen mekan okuldur.
Bu, orta ve yüksek öğrenimde de, devam eder.
Ardından, ver elini askere.
Komutanın, karşısına dikilirsiniz.
Komutan, yüksek sesle: “Ben birliğimde disiplin ve disiplinli asker isterim.”
Camiye gidersiniz; hoca disiplinden bahseder.
“Dinimiz disiplini gerektirir “ der.
Bunlar, halkın yoğun olduğu yerlerdeki disipline, bakış açısı.
Pek ala.
Ülkeyi yöneten ve devleti idare eden siyasilerde, disiplin yok mu ?
Olmaz olur mu ?
Esas, disiplinin onlarda olması gerek.
Bağlı oldukları partilerin, parti disiplinine uymaları koşuldur.
Buna, parti disiplini denir.
Bir de, mecliste uyulması gereken, disiplin var.
Hükümet edenlerin, uymakla mükellef oldukları disiplin de, Bakanlar Kurulu’nu ve Bakanla, Bakanlıkları ilgilendiren bir husus.
Siyasi idarede, gelecek için, kalkınma planları hazırlanması, ilk kez dünyada, 1917‘de SSCB‘de uygulandı.
Beş yıllık, kalkınma planları ile, gelecek belirlendi.
Rota, ona göre yönlendi.
Buna da, Devletlerde Plan Disiplini dendi.
Bizde de, 1974 ‘ten sonra, beş yıllık planlar yapıldı.
Fakat disipline edilemediği için, başarıya ulaşılamadı.
İdare ve ona bağlı kamuda, disiplin var mı ?
Vardır diyen, beri gelsin.
İdaredeki disiplinsizlik nedeni ile “emekli iştirak fonunu“ batırmadık mı ?
“İhtiyat sandığı “ hangi durumda ?
Sigortalara bağlı fonlar, beklendiği gibi, hizmet veriyor mu ?
Batan bankalar, iyi bir disiplin olmuş olsa idi, batacak mıydı ?
Şu anda, doğan çocuklarımız, borçlu doğuyorsa, yıllarca, ekonomiyi disipline edemeyişimiz gerçeği, ortaya çıkmaz mı ?
Bütçe disiplini diye, bir kavram var.
Bu ülkeyi, yıllarca yönetenler, buna uymuş olsalardı, ülke ve ekonomi, bu duruma gelir miydi ?
Nerede ise, bütçenin, tüm fonlarında ve kalemlerinde, dağlar kadar, açıklar var.
Bu ülkeyi ayakta tutacak , tarım sektörü için, her sene açıklar daha da büyümekte.
Uygulanan “ Ali’nin külahını Veli’ye . Veli’ninkini de Ali’ye” politikaları sayesinde, üreticileri karşı karşıya getirme becerisini, güzel ispatlıyorsunuz.
Tüm üreticilerin alması gereken, gelir desteği kalemindeki açık, 60 milyon.
Yani, eski para birimi, trilyon.
Bu kalem veya kalemlerdeki açığın doğması, üreticinin üretimden koparılmasının ve zararının hesabını, kim verecek ?
Hükümet edenler ve etmiş olanların, icraatlarını disipline edememelerinden dolayı, doğan açıkların ve zararların, ceremesini
halkın sırtına yıkmaya, kimin ne hakkı var ?