Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com
Götürdüğü teklif: “Biz keseceğiz. Türkiye de, görecek. “
BM‘lere resmen yaptığı teklif:
Çözümün ilk günü Türk askerinin % 75 ‘i Adadan ayrılacak. % 25 İ zaman içerisinde çekilecek. Çekileceği tarihe kadar, toplu olarak kışlada kalacak. Çözüm anlaşması yürürlüğe girer girmez AB ülkelerinden 2500 kişilik polis gücü, iki Kurucu Devletin sınırları arasında bir karargahta üstlenecek. AB polis gücü BM himayesinde olacak. 5 yıllık görev süresi Türk ve Rumlar talep ederse uzatılacak.
Polis gücü Federal Kıbrıs Hükümeti ile işbirliği yapacak. BM ve AB kurallarına göre hareket edecek. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere
Polis gücünde yer almayacak. Güç herhangi bir ittifaktan gelmeyecek.
Öneri özetle bu.
Bu içeriğe baktığımızda.
Rum Yunan ikilisinin, bizlere karşı beslemiş oldukları ve hiç değişmeyecek olan bakış açıları.
Bu öneri ile, adamlar, bizimle resmen dalga geçmiyor da, ne yapıyor?
Teklifte, oluşturulacak polis gücünde, garantör ülkelerin gücü olmayacak.
Bu gücün görev süresi 5 yıl.
Türk ve Rumlar, talep ederlerse bu süre uzatılabilecek.
Ve denildiğine göre, her iki halkın da “evet” ine ihtiyaç olacak.
Taraflar bu konuda anlaşamazlarsa , görev süresi uzatılmayacak.
Yani, gelecek polis gücünün ömrü de, adada 5 yıl ile sınırlı.
Ondan sonrası, Allaha emanet, hem de ne emanet.
Bu süre içerisinde, güç BM‘ler himayesinde olacak. Biz de onların himayesinde.
Kıbrıs Türkü, bu filmi, on bir yıl, tekrar tekrar gördü.
On bir yıl, yeniden himaye edileceğimiz “ gücün “ himayesinde değil miydik ?
O himaye yıllarında, kaçırılıp, öldürülen ve meftaları dahi kaybettirilen, Türk Kardeşlerimizin, hala daha, kemik kalıntılarına ulaştığımız bu günlerde, yapılan bu teklifle Türkiye’nin, adadan tamamen uzaklaştırılması demektir. Bizlerin, yeni yeni trajedilerle karşı karşıya kalmayacağımızın garantisini, kim verebilir ?
Geçmişi yaşadıktan sonra, bunun yanıtının, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden başka, hiçbir gücün sağlayamayacağıdır.
Uluslararası Hukuk ve AB normlarına aykırı, çağdışılıktan bahsediliyor.
En büyük çağdışılık, yaşam hakkını tehlikeye düşürecek, onu muallakta bırakacak, istek ve hareketler değil midir ?
Çağdaş olduğunu ileri sürdüğümüz, bu dünyada, yaşam hakkını
hak olarak, ortadan kaldıracak teklif ve raporlar veren, karşı tarafın, çağdaşlığından da, şüphe duyulmaz mı ?
Endişe, duyulmaz mı?
Korku ile, bu teklife bakılmaz mı ?
Kıbrıs Türk Halkı, özgür bir yaşam için, yıllarca mücadele etti.
Onu da, elde etti.
Elde ettiği bu hakkı, ortadan kaldıracak, her türlü saçma teklifler
karşısında , tepkisini göstermekte.
Zamanı geldiğinde de, gereğini yapacağına dair, hiçbir şüphem yoktur.
Değerli okurlar; Rum tarafı, bu küstahça tekliflerini, sözde MEB‘de bulunan hidrokarbon ve petrol yataklarına dayanarak yapmakta.
Bu konuda, Türkiye’ye, her istediğini yapacağı, umudu içerisindedir.
Son Amerika gezisinde, BM Genel Sekreterine verdiği mesajlardan da, ortaya çıkmaktadır ki, Anastasiadis efendinin, bu işi daha da, zaman dilimine sarkıtacağıdır.
Bunu, nereden anladın diye sormayın.
Ban’a, takvim, hakem ve çok taraflı konferansa, kırmızı ışık yaktı.
Yani “ohi “ dedi.
Adam, Başkanlık seçimine, gidiyor.
En büyük sermayesi de, Kıbrıs görüşmeleri olacak.
Rum halkının karşısına geçtiğinde ” Helenizm’in adada tükenmemesi için, BM‘ye de rest çektim.
Ban‘a da .”
Kıbrıs Müzakereleri , Anastasiadis’in seçimlerde kullanacağı, en büyük, sermaye birikimi olacak.
Tabii, Milliyetçilik hamasetini de, kampanyalarına katarak, kilisenin kucağına oturarak , yoluna devam edecek.
Pekala, Anastasiadis yoluna devam edecek de.
Sn. Akıncı, kendine hangi yolu seçecek ?