Yalya’dan yine bir kayıp

Yalya veya Kumköy.

Yalya veya Kumköy.
74 Barış Harekatından sonra güneydeki Yalya’dan gelip, Güzelyurt’un batısındaki köy olan Kumköy’e yerleştirilen köy sakinleri. Şimdilerde huzursuz, sıkıntılı ve gelecek endişesi içinde yaşamaktadırlar.
Bu kanıya nereden vardın derseniz. Geçen Cumartesi, Lefkoşa İbrahim Safa Camiinde, yine bir Yalya’lı arkadaşın cenaze törenine gelen köy sakinlerinin konuşmalarından, bu kanıya vardım.
Bir ayın içerisinde nerede ise her hafta Kumköy, kanser illetinden köy sakinlerini toprağa veriyor.
Kanser illeti Kumköy’de, 10-15 yıl önce başlamış ve çoğalmıştır. Günümüzde ise, beklenmedik bir şekilde hızla artıyor.
Cumartesi, camide, Meftanın ailesine baş sağlığı diliyorum.
Hepsi üzüntülü, bitkin.
Köy sakinlerine, yanaşıyorum.
Sık sık, kanser hastalığından meydana gelen ölümlerden, bahsederek, endişelerini dile getiriyorlar.
Köyde çoğalan kanser vakalarının, kendilerine göre artmasının, nelerden kaynaklandığı yollu yorumlar yapıyorlar.
Genellikle çoğunun ortak kanısı. Kanser vakalarının artmasına neden olan en büyük tetikleyici unsurun, Köyde bulunan Baz İstasyonlarının varlığından kaynaklandığı oldu.
Hepsinin bu konuda birleştikleri veya kesiştikleri nokta, bu.
Yine büyük bir çoğunluk, köye Baz İstasyonlarının kurulmasından sonra, kanser illetinin artmış olmasında, sanki ağız birliği yapmış gibi “Baz İstasyonlarında “ hep fikir olmalarıdır.
Büyük bir çoğunluk da, seçilmişlerin bu konudaki duyarsızlığından şikayetçi oldu.
Şikayetleri.
Siyasilerin artan kanser vakaları karşısında hareketsiz ve duyarsız kalmaları. Köy sakinleri, bunlara karşı duydukları güvenin, sıfır noktasına doğru aşağılara çekilmiş olduğunda, ortak kanıya vardılar.
Başka bir topluluğa, yaklaşıyorum.
Onlar, daha da kızgın.
“Patır patır, gidiyoruz. Tek dertleri seçim. Bizden oyları alıyorlar.
Fakat, sorunlarımıza eğilmiyorlar. Gelecek endişesi içinde, yaşıyoruz.
Bakalım gelecek hafta, hangi köylümüzü gömeceyiz.”
Bir başkası:
“Aynı hastalıktan başka bir köylü daha var. O da, gün sayıyor.”
Başka bir köy sakini:
“Bir de utanmadan, cenazelere gelirler. Köyümüzde, artan, kanser vakalarını araştıracaklarına ilgilileri görevlendireceklerine, kanserin kaynağına inmek için ne yapılması gerekirse yapacaklarına. Düştüler seçim derdine. Ama vallahi billahi kabahat bizim.”
Bir başkası, siyasilerden umudunu kesmiş olacak.
“Bunlardan bize hiçbir fayda gelmez. Köylü örgütlenip yollara düşmezse, hiçbir B... olmaz. Aha, bir bir tükenip gideceğiz. Bunlar da gelip ölümüzün üzerinden, siyasi rant elde etmeye devam edecekler.”
Bir başkası:
“ Yok yok, en erken bir zamanda köylü olarak, bir toplantı yapalım. Bu böyle gitmez. Ölüm günümüzü mü, bekleyeceğiz?”
Bazı köy sakinleri de, Baz İstasyonları ile birlikte narenciye ağaçlarına atılan ilaçlardan da, kanserin olabileceği konusunda görüşlerini bildirdiler.
Ben, Yayla köylüsünün tercümanlığını veya elçiliğini üstlendim.
“Elçiye, zeval olmaz.”
Kumköylü bu konuda çok haklı.
Yaşam, endişesi içinde.
Yarınına, güveni kalmamış.
Aynı oranda, seçilmiş siyasilerce de.
Bu konuda, yalnız bırakıldığına inanmakta.
Devleti yönetenler. Vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamakla mükelleftir.
Yaşamlarını, güvence altına almak. İnsan Haklarının, en başta gelen, hakkı olan, Yaşam Hakkını korumak. Başta gelen görevleri arasındadır.
Sadece, seçilenlerin değil. Siyaset kurumunun da, Kumköy sakinlerinin dert ve sıkıntılarına, külli eğilmesi gerekmektedir.
Aksi halde, Kumköylü kabından taşacaktır.
Bu haber 3999 defa okunmuştur

:

:

:

: