Rumlar Kıbrıs Türkü’ne saygı gösteriyor mu?

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıslı Türklere “Tüm Kıbrıslıların haklarını tanımaları ve karşılıklı saygı” çağrısında bulundu.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıslı Türklere “Tüm Kıbrıslıların haklarını tanımaları ve karşılıklı saygı” çağrısında bulundu.
Karşılıklı saygı demişken, burada birkaç söz söylememek haksızlık olur. Acaba Rum lider, Kıbrıslı Türklerin hangi hakkına saygı gösterdi?
Adanın etrafındaki doğal kaynaklarda Kıbrıslı Türklerin de hakkı olduğu görüşünü her fırsatta kabul ediyor gibi göstermelerine rağmen, “Çözümden sonra biz Kuzey’e hakkını vereceğiz” diyerek, bir geçiştirme yolu buluyorlar.
Yani hakkımız olanı lütfedip istedikleri zaman bize vereceklerini söylüyorlar.
Ya siyasal eşitlik…
“Burada sayısal bir eşitlikten söz edemeyiz” diyerek, olası bir federasyonda Kıbrıs Türkü’nün kararlara etkin katılımına daha en baştan karşı çıkıyorlar…
Varsa yoksa Türk askerinin adadaki varlığı, sıfır asker sıfır garanti söylemleri…
Başka söz yok.
Üstelik karşılıklı saygıya davetlerin yapıldığı bu konuşmalar, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü” gerekçesiyle yapılan askeri geçit töreninde gerçekleşiyor.
Anastasiadis, bu günün, gerek Rumlar, gerekse Kıbrıslı Türkler için düşündüren bir gün olması gerektiğini kaydederek, “nereden başlayıp, nereye gelindiğinin kıymeti bilinmeli” dedi.
Doğrusunu isterseniz Kuzey’de yaşayan bizler bu adanın nereden başlayıp nereye geldiğini çok iyi biliyoruz.
74 öncesi yaşanan acılar, yaşı 60’ın üzerinde olanlar için hala dün gibi taze.
Zaten tüm bu görüşmelerin amacı, bu acılar bir daha yaşanmasın diye değil mi?
Kıbrıs’ta iki toplum da huzur ve güven içinde yaşamanın yolunu yarım asırdan bu yana arıyor.
Son olarak Crans Montana’daki zirvenin ardından dağılan müzakere masasının yeniden kurulacağına yönelik bir sinyal de gelmiyor.
New York’taki görüşmelere ilişkin Sayın Dışişleri Bakanı Özersay’ın söylediği “Şapkadan tavşan çıkarmayacaklar” sözü de durumu özetliyor.
Çünkü tarafların durumu, ne kadar adım attıkları, ne kadar adım atabilecekleri net olarak ortadadır.
Bu saatten sonra BM’nin yapması gereken realiteyi dünyaya ilan etmektir. Adadaki durumun kabulünden sonra yapılması gereken ikinci şey, yarım asırdan bu yana yok sayılan Kıbrıs Türkü’nün durumuyla ilgili olmalıdır.
Kıbrıs Türkü’nün geleceğiyle ilgili bu haksız ambargolar daha fazla devam ettirilemez.
“Ya Rumlara azınlık olacaksınız, ya da Türkiye’ye vilayet” diyenlere de şunu hatırlatalım.
Bu toplum 74 öncesinde Türk askeri adaya gelmeden de direnmesini bildi, Rumlara azınlık olmadı.
74’ten sonra da ne burada, ne de Ankara’da kimse Kıbrıs’ı Türkiye’ye vilayet yapmayı düşünmedi
“Çözüm olmazsa KKTC yoluna devam eder” söylemi boşa söylenmiş bir söz değildir.
Tüm olumsuz söylemlere rağmen, başımızda bir devletimiz, her an yardıma koşan bir anavatanımız olduğu sürece KKTC’yi yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bu herkes tarafından böyle bilinmeli ve çok iyi anlaşılmalıdır.


Bu haber 282 defa okunmuştur

:

:

:

: