Günahlarımızın bedelini dört genç ödememeliydi

Ülke günlerdir yağan yağmurun altında kıvranırken dün sabaha karşı gelen acı haber yüreklerimizi yaktı.

Ülke günlerdir yağan yağmurun altında kıvranırken dün sabaha karşı gelen acı haber yüreklerimizi yaktı.

Hayatlarının baharında dört genç, bir araç içinde Ciklos’ta sel sularına kapılarak hayatını kaybetti. Elbette ateş en çok düştüğü yeri yakıyor. O genç insanların aileleri de hiç şüphesiz acı içinde. Onları teselli edecek cümle bulmak zor. Bu acı üstüne herkes kendi muhasebesini yapmalı. Sorumlu bulunduğu makamlarda özeleştirisini sunmalı.

Sadece bugünkü iktidar ve yöneticiler değil, gelmiş geçmiş tüm iktidar partileri ve yöneticiler bu hesabı topluma vermeli .

Tarım Bakanı Sayın Erkut Şahali, yaşanan felaket karşısında “Bugüne kadarki günahlarımızın bedelini ödüyoruz” diye açıklama yaptı.

Ancak o günahların bedelini hayatlarının baharındaki o dört fidan ödememeliydi?
Ülkenin bugün içinde bulunduğu durum ve sorunların bir türlü çözülemeyişinin kaynağına inilmeli.

Dün de yazdım.

Siz adaleti sağlayamazsanız, doğa kendi adaletini sağlar. Adaleti sağlamak için de yasaları uygulamanız gerekir.

Eğer yasaları uygulamaz iseniz mazeret de üretemezsiniz. Adaletin sağlanamadığı yerde doğa kendi adaletini sağlarsa sonuçları çok acı olur.

Dere yatağını daraltarak, kaçak yapı dolduran İsrailli Şirketin, İskele’de yaptıkları da doğanın intikamını nasıl aldığını bize net bir şekilde gösterdi.

Çok değil kısa bir süre önce İsrailli şirketin denize 12-13 metre mesafede dere yatağını da işgal ederek yaptığı o milyon sterlinlik evleri kamuoyunun dikkatine getirmiştik.

ÇED raporu olmayan dere yatağındaki o yapılar için, “dere yatağı işlevini yitirdi” diye savunma yapıp ÇED izni almak isteyen şirketin yetkilileri, sanıyorum dün yaşanan felaket karşısında şapkasını biz kez daha önüne alıp düşünür.

Ben bu saatten sonra bizim ısrarlı yayınlarımız karşısında mühürlenen o yapıların mührünü kimsenin açamayacağını düşünüyorum.

Çünkü dünkü felaket, belki de o evlerde bir oturum olsaydı can kaybına dönüşebilirdi.

İnsanları adeta aldatarak dere yatağına bu evleri yapan da, bu evleri yapılması sırasında gözlerini kapatan da sorumludur.

Star Kıbrıs ve Ada TV görevini yaptı. Susmadı. Güçlünün değil, haklının yanında olarak bu evlerin mühürlenmesini sağladı.

Dün adeta denizin evlere dolduğu o felaket manzarasını görünce mesleğimizle bir kez daha gurur duydum. Çünkü belki biz olmasaydık oradaki felaket, can kaybına da yol açabilirdi.

Son sözümüz siyasetçilere, bizi yöneten idarecilere. Elbette sağ sol ayrımı yapmadan bugün gelinen noktada tüm partilerin hataları, günahları var.

Ancak bu saatten sonra yasaları uygulamak yerine mazeret üreten her kim olursa olsun, gereği yapılmalı.

Her halk layık olduğu şekilde yönetilir. Ancak ben bu halkın bunları hak ettiğini düşünmüyorum. Bugün o dört gencin fotoğrafına bakarak şunu düşünmenizi diliyorum. Kader deyip geçmek yeterli mi? Yoksa o gençleri ölüme, bugüne kadar gelmiş geçmiş yöneticilerin hataları mı götürdü?

Bu sorunu cevabı çok önemli. Çünkü o cevap, bizim ülke olarak geleceğimizi de şekillendirecek.


Bu haber 316 defa okunmuştur

:

:

:

: