Devletin işlettiği Teknecik Elektrik Santrali’nden açıldığı günden bu yana etrafa yayılan zehirli gazlar ve küller nedeniyle bölgede yaşam adeta cehenneme döndü.
Çatalköy, Arapköy, Esentepe hatta çoğu zaman Girne’ye kadar ulaşan bu gazlar hala daha yaşamımızı tehdit etmeye devam ediyor. Ancak bu konuda alınan bakanlar kurulu kararları bile olmasına rağmen ne yazık ki yerine getirilmiyor siyasiler tarafından.
Bu öyle bir gaz ki, bacadan zaman, zaman siyah ve sarı renkli gazlar çıkmakta. Havada asılı kalarak yaşamı tehdit eden bu gazların Teknecik’ten Girne’ye doğru uzandığını görürüz. Ancak bu kez tam tersi oldu ve çıkan sarı renkli gazlar Türkiye’ye yöneldi.
Hava koridoru şeklinde havada asılı kalan gazların yönü bu kez Anamur oldu. Teknecikten çıkan gazları görüntüleyen bir turist gezi tekne sahibi, gazı soran turistlere bunun ne olduğunu izah etmekte zorlandığını söyledi.
Lokomotif sektör turizm için de olumsuz bir etki yaratan bu santral kirliliği, bölgeyi adeta chenneme çeviriyor, hemen yanında yapılan 5 yıldızlı otel de bu kirlilikten nasibini alıyor.
Konu zehirli gazlar, hava kirliliği olunca aklımıza gelen tek şey kanser. Kanser yılları süren bir hazırlıkla vücudumuza girip yerleşiyor. Bu zehirli gazlar da aynı. Kimbilir, yıllardır bu zehirli gazları soluyan insanlar 5-10 yıl sonra karşımıza akciğer kanseri olarak çıkmasın! Hemen “Allah korusun” deriz. Deriz de demesine Allah akıl fikir vermiş. Mademki bu gazlar zehirli, yaşamı tehdit ediyor, o zaman neden hala bir filtre takılmaz bu bacalara!
Dedim ya, bu gazlar birden öldürmez yavaş, yavaş zehirler. Bu satırları yazarken aklıma Nazım Hikmet’in 1956 yılında yazdığı bir şiir aklıma geldi hemen. “Kız çocuğu”
Ve o dizeler;
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Amerika’nın Hiroşimo’ya bomba atarak 140 bin kişşinin ölümüne neden olmasından tam 11 yıl sonra yazmıştı bu şiiri usta yazar Nazım Hikmet.
Bize öyle bir bomba atılmadı ama yıllardır faaliyette olan Teknecik Elektrik Santrali’nin bacasında çıkan, kükürt, kurşun ve benzeri gazlar insanımızı zehirlemeye devam ediyor. Bölgede buna bağlı olarak bir çok vatandaş hastalanıp hastanelerde tedavi gördü ve halen görüyor. Bu gazlar birden değil ama yavaş, yavaş vücudumuza girerek hastalanmamıza zemin hazırlıyor.
Daha ne kadar beklenecek zehirli gaz çıkaran bacalara karşı filtre takmak için, bölgede toplu ölümler yaşandığı zaman mı?