Bir ülkenin parlak yüzü vizyondur. Ülkelerin geleceği tasarladıkları vizyonla şekil bulur ve yükselir.
Vizyonsuz bir kişi, vizyonsuz bir şirket ve vizyonsuz bir devlet yerinde sayar ileriye bakamaz. Açıkcası vizyon devletlerin istikbalinin yegane temelidir. Devletler belirlenen vizyonla ilerler, vizyon bir fenerdir, ışıktır.
Ama vizyonsuz siyasiler ne yazık ki, ülkeleri yok oluşa, felakete sürükler.
Bir bakın 1974’ten sonra ve 1983 KKTC’nin ilanıyla birlikte toplam 45 yılda neredeyse 40 hükümet değşikliği ve o değişikliğe paralel yüzlerce bakan, bürokrat değşiklikleri ve geldiğimiz nokta!
İşte bu da KKTC’nin vizyonsuz ve beceriksiz siyasiler tarafından nereye götürüldüğünün en soyut resmi.
Bu ülkede şimdiye kadar hep böyle oldu, partizanca düşünen, ülkeyi siyasi ideolojilerine göre yönlendiren beceriksiz siyasiler ve her dönemde onların peşine takılan, rant elde etmek için her türlü maymunluğu yapan işadamları. Ve bu işadamlarının dediklerini yaparak ülkeyi olması gereken çağdaş ülke normlarına göre değil de, kendi çıkarlarına göre yöneten siyasiler.
İşte tablo ortada, kanser hastalığında nüfusa göre dünyada ilk sıralardayız. Trafik kazalarında sanki savaşta gibi canlar gidiyor. Hastaneler dökülüyor, eğitimde son sıralardayız, eğitimi sendikaların siyasi hırslarına teslim ettik. Devlete kafa tutan sendikaları gördük. Ama devlet onların aidat tahsilatçılığını bile yapar halde.
Ülkede yasadışı sanal bet ofisleri 4 bin sınırına dayanmış. Daha önceki gün yasadışı sanal bet ofisi baskınında 11 kişi ve bir işadamı tutuklandı.
Ülkenin muteber işadamlarından birisi emlak piyayasasında patlayınca, yanlış yollara girerek sahte vekaletnamelerle emlakları el değiştirmiş. Akrabası tasdik memuru da suç ortaklığıyla, devletin verdiği yetkiyi suistimal etmiş.
Bir polis müfettişi, devletin gizli belgelerini evine götürmüş, hesabında binlerce sterlin bulunmuş, akrabasının parasını üstüne geçirmiş diye halen tutuklu.
Şimdi nereye geleceğim.....
Yazının başında dedim ya vizyon, vizyon diye!
İşte bizi bitiren vizyonsuzluk.
Bir hükümet gelir 2015 yılında, inşaat piyasasında turizme yönelen İskele beldesini “turizmde gelişen bölge” ilan eder. Yatırımcı, işadamı, turizmciler bu vizyona göre uzun soluklu yatırım yapmak için kolları sıvar.
2018 yılında başka bir hükümet gelir, turizm yatırım vizyonu ile hareket eden İskele-Y.Boğaziçi bölgesine emirname koyar ve aynı emirname doğrultusunda “İmar Planı taslağı” hazırlar. Adeta yatırımcının elini kolunu bağlar sonunda bitirmek için uğraşır. Hani turizm vizyonu ile kalkınacaktı İskele?
Diyorum ya, “biri yazar biri bozar”...
Yıl 2004, inşaatta patlama olur, Girne, Çatalköy, esentepe bölgelerinde inşaatlar adeta mantar gibi yükselir, sıva yapan gelir Türkiye’den müteahhidim diye inşaat yapmaya başlar. Çok geçmeden patır, patır dökülür inşaatlar, parayı alan müteahhit kaçar gider ülkeden, inşaatlarda böyle yarım yamalak kalır o bölgelerde, gelen turistler de; “savaştan mı kaldı bu binalar” diye sorar.
Dedik ya, “önce vizyon”
Hangi bölgede hangi tür inşaat yapılır?
İşte o vizyon belirlenmeli. Bugün Star Kıbrıs ön sayfada açıkça yazdık, KKTC’de yaşananları.
Sorduk “Buy to live” me yoksa “Buy to let” mi?
Yani yaşamak için mi, satın alalım (buy to live),
Yoksa,
Kiralamak, gelir elde etmek (Buy to let) için mi konut yatırımı!
Esentepe’de yaşananları, Girne’nin başına gelenleri bugün gzetemizin ön sayfasında yazdık. Biraz olsun ders alalım dedik yaşananlardan, hatalardan. Ama hala görüyoruz ki, aşırı hırs daha fazla rant elde etme gözünü bürümüş işadamlarımızın.
Aşırı hırs ve yaşananlardan ders almama, onları cezaevine ülkeyi de ekonomik karanlığa doğru sürüklemekte.
Umarım bu son yaşananlar ders olur, siyasilerimiz çağdaş ülkelerde olduğu gibi sürdürülebilir bir vizyon belirler ve o vizyona oturtarak geleceğe taşır ülkemizi.
Becerikli ve ileriyi görebilen siyasilerin işbaşında olması ümidiyle...