Zor günlerden geçerken

Ülke gerçekten zor günler geçiriyor.

Ülke gerçekten zor günler geçiriyor.
Sanki toplumda bir eksen kayması gerçekleşiyor.
Daha önceleri hiç yaşamadığımız, yaşanmasını da hiç hayal edemeyeceğimiz olaylar yaşanıyor toplumda ve her yaşanılan olay sonrasında hayretler içerisşinde kalıyoruz.
Ülkenin tanınmış işinsanları, mahkeme önlerinde elleri kelepçeli, zanlı olarak yargılanıyor, bir polis müfettişi ciddi suçlarla yargı önüne çıkıyor. Bunlar sadece kendilerine, ailelerine ve çevrelerine değil, içinde bulundukları meslek ve örgütlerine de zarar veriyor, güvenirlikleri hezeyana uğratıyor.
Çalıştıkları resmi kurumlarda emaneti hiyanet ederek para zimmete geçirme yine kooperatiflerde yaşanan yolsuzluklar, şu son 2-3 senede neler görmedi bu halk!
Bir önceki dörtlü koalisyon hükümeti zamanında yaşanan ciddi olumsuzluklara kulak tıkayan, ekonomideki sıkıntıları ve zamları görmezden gelen, devletin anayolunda ihmalden hayatını kaybeden çocuklarımızın ölümüne sessiz kalan sendikalar, birden bire Ersin Tatar başbakanlığındaki UBP-HP koalisyon hükümetini, topa tutmak için şimdiden saf tutmaya başladılar bile. Uyanan sendikaların “kış uykusu” sona erdi, uyanmaya başladılar.
Özellikle EL-SEN ne yapacağını şaşırdı. Maliyeden başlayarak elektrikleri kesmeye başlıyorlarmış! Sormazlar mı adama! Dörtlü koalisyon hükümeti döneminde niye kesmediniz maliyenin elektriğini veya bu eylemleri yapmadınız?
Sahi niye?
Maliyenin borcu, Erhürman Hükümeti gittikten sonra mı oldu?
Erhürman’ın başbakanlığındaki hükümetin Maliye Bakanı Serdar Denktaş zamanında bu borçlar yok muydu, ha EL-SEN?
EL-SEN yönetimi, partizanca ve taraflı davrandığını çok açık bir şekilde ortaya koydu, saflarını belirledi ve halktan uzaklaştı. Artık eskisi gibi EL-SEN’in arkasında halk yok.
Çünkü hiç de inandırıcı değiller.
Ha diğer sendikalar mı! Onların da halkın gözünden düştüğü açıkça görülmeye başlandı.
Bir bakın Başbakanlık Uyuşturucyla Mücadele Komisyonu Başkanı açıkça söylüyor; “son bir yılda özellikle ilkokul son sınmıf ve orta okullarda, madde deneme ve bağımlılık konusunda yüksek oranda bir artış var”.
Yine sitayişle itiraf ediyor ve diyor ki; “eğitim sendikalarımızın, bizim uyuşturucuyla mücadelemizde herhangi bir destekleri olmadı” diyerek, acı gerçeği haykırıyor.
Peki nedir bu eğitim sendikalarının asli görevleri? Çocuklarımızı, öğrencilerimizi bu uyuşturcu belasından korumak ve onlara sahip çıkmak değil mi?
Ama onlar bu konuda parmaklarını bile kıpırdatmıyor.
Yine Basın-Sen’in geçtiğimiz hafta yapılan olağan kongresinde, partizanca “tek bayrak, tek halk, tek kimlik” vurgusu yapılıyor. İşte bunlar bu ülkenin sendikaları, bu ülkenin nimetlerinden geçiniyorlar ama ilk fırsatta alaşağı etmek için fırsat kolluyorlar. Bugün ön sayfadan gördüğümüz Turizm bakanımız Ünal Üstel’in dediği gibi acaba bu TİP sendikalar “Başka merkezlerden mi emir alıyorlar?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının, yukarıda saydığım bir çok nedenden ötürü daha çok birlik beraberliğe ve dayanışmaya ihtiyacı var. İçimizde bu kadar bağışıklık sistemini azaltacak unsurlar (hastalık için mikroplar) varken, aynı değer yargıları üzerinde birleşerek, bütünleşerek vücudumuzdaki mikroplara karşı direnç sağlamalıyız ki, hasta olmayalım.
Bu haber 10144 defa okunmuştur

:

:

:

: