KKTC seçimleri Yüksek Mahkeme yargıçlarından oluşan Yüksek Seçim Kurulu tarafından yönetilmekte ve denetlenmektedir. Bu konuda da dikkati çeken olaylar olmuştur.
2003 genel seçimlerinden sonra gözlemcilerle birlikte yaptığımız toplantıda İngiltere temsilcisi seçimlerimizin İngiltere’den daha adil ve hatasız olduğunu, seçimlerin yargı yönetiminde gerçekleşmesinin bunu sağladığını söylemiştir. ABD gözlemcileri ise uyguladığımız bazı ilkelerin kendi ülkelerine örnek olabileceğini söylediler. Bu konuları “Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları” isimli kitabımda anlatmış bulunuyorum.
2005 seçimlerinde Cumhuriyetçi Türk Partisi başarılı olmuş ve 25 milletvekili çıkarmıştı. Yüksek Seçim Kurulu çok kritik olan bir milletvekilinin seçimini iptal etti. Bu partiden Yüksek Seçim Kuruluna yönelik tek eleştiri gelmedi. Bunun nedeni kararın gerekçesinin onları tatmin etmiş olması idi.
2006 yılında emekli oldum. Yüksek Seçim Kurulu benimsediğimiz ilkeleri izlemeye devam etti. 29 Haziran 2010 ara seçimlerinde Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun kızının 2 oyla seçimi kaybettiğine karar verdi. Yine tek eleştiri yapılmadı. Çünkü verilen karar adil bir içtihadın izlenmesi nedeniyle verilmişti.
O tarihlerde bir BM daveti nedeniyle Sn. Derviş Eroğlu Amerikaya gitmişti. Bu nedenle yabancı hukuk çevreleri bu olayı öğrendiler ve çok şaşırdılar. Seçim sistemimizin bu kadar düzgün ve net olmasına, yargımızın ise tarafsız ve adil olmasına inanamadıklarını ifade ettiler.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Tüm bu örnekler KKTC yargısının, dünyanın en adil yargısı olma yönünde mesafe kat edebileceğini göstermektedir. Buna karşılık hukuk sisteminin temel ilkelerinden uzaklaşmanın ve sistemin bozulmasına fırsat vermenin yargıda büyük yaralar açacağı anlaşılmaktadır.
Sonuç
Dünyanın en adil yargısını oluşturma idealini benimsememiz ve bu yönde mücadele etmemiz gerekir.
Son.