Devlet işleyişinde, hükümet programında bütünlük yoksa, planlama da yok demektir. Kısaca geleceğe dair yapılacak planlarda bütünlüklü olarak çalışma sergilenmeli, devletin yapısal işleyişinde her kafadan ayrı bir ses çıkmamalı. Bunun aksi olursa, devlet çağdaş ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşamaz.
İsterseniz bunu daha anlaşılabilir bir örnekle şöyle izah edeyim. Bir kentte alt yapıyı belediye belirler, daha doğrusu yollar ve kaldırımlar o kentin belediyesinin sorumluluğundadır.
Ancak PTT telefon hatları için asfaltı kazar sonra da keyfince kapatır, yine bu kez elektrik dairesi yolun altına elektrik kabloları döşemek için aynı yolu kazar ve yine halk mağdur olur. Su idaresi boş mu durur! Onlar da su temini için ayrı bir kazı yapar yolları kazar. Yani anlayacağınız yollar köstebek yuvasına döner.
Oysa tüm bunlar iyi bir planlama ile ortaya konulur, aylar öncesinden yapılacak yıllık çalışma planı o kentin belediyesine bildirilir ve yollar her kurum için ayry ayrı kazılmaz ve böylece de halk her seferinde mağdur olup sıkıntı yaşamaz.
İşte anlatmak istediğim de tam bu noktada!
Kuzey Kıbrıs’ta da işte bunları yaşıyoruz. Devletin bütünlüklü bir planı yok, geleceğe dair, gelecek 5 yıllık yatırım planı yok. Para olursa gecikmiş planlar devreye konuluyor ama parça parça.
Bakın buna en güzel örnek Kuzey Kıbrıs’ın yatırıma susamış, son yılların gözde kentlerinden İskele’yi gösterebiliriz. İskele bölgesi 2012 yıllarında zamanın hükümeti tarafından turizm bölgesi ilan edilerek yatırımcılar buna yönlendirildi.
Bakkal dükkanı açmıyorsunuz ya, bir çırpıda karar verip hemen proje onaylatasınız. Büyüklüğü 40-50 hatta 100 milyon dolarlık yatırımlar planlandı İskele kalecik bölgesinde.
İnsanlar deli mi?
Hazır parasını bölgeye getirip yatırım yapsın da yıllarca bekleyip amorti etsin.
İnsanlar devletine güvendi, işbaşına gelen hükümetlerin ciddiyetine güvendi, adaletli yaklaşımlarına güvendi. Güvendi de yatırım amaçlı arazileri satın aldı paralarını gömdü.
Nasıl olsa bu bölge turizm bölgesi, ciddi siyasiler ve ülkeyi yönetenler bu bölgenin canlanması için oturup devletin üst makamlarında kararlar aldılar, aldıkları kararları yürürlüğe koydular.
İşte bir hükümetin yürürlüğe koyduğu kararı başka bir hükümetin bakanı, yeşili, doğayı koruyup alt yapıyı güçlendireceğim diye imara yasak getiren “emirnameyi” bir yıllığına yürürlüğe koyuyor.
Boynumuz devletin hükümlerinden incedir deyip, boyun eğiyorken tam da bu noktada, başka bir şirketin usülsüzlüklerine, yasadışılıklarına prim verildiğini öğrenip isyan ediyorsun.
Kıyıları, doğayı korumak maksadıyla çıkardığın emirname, bu yasadışı davranan şirketin, denize 12 metre mesafeye lüks konutlar yapmasına, devletin dere yatağına işgaline, kamunun yolu üzerine temel atmasına engel olamıyor ne yazık ki!
İşte diyorum ya, adaletsizlikler diz boyu buralarda, oralarda.
Neymiş, doğayı, yeşili koruyacaklarmış!
Ne koruması, halkın kumu peşkeş çekiliyor, kamunun dere yatağı dolduruluyor, halkın yolu bu şirketin emrine veriliyor,
Sözde emirname ile bölgeyi koruyacaklar,
Aklıma gelen şu şarkı sözlerini ne de güzel söylerdi barış abimiz;
Ali yazar, Veli bozar
Küp suyunu çeker azar azar
Üzülmüşüm, neye yarar
Keskin sirke küpüne zarar
İşte bizim ülke dediğimiz Kuzey Kıbrıs’ta her gelen hükümetin farklı fikirleri yüzünden iki adım ileri, bir adım geri gidiyoruz. Bunun için değil mi, tam kırk yılda 41 hükümet değişti. Yani her yıl bir hükümet.
Barış Manço’nun dediği gibi, bir hükümetin kararını diğer hükümet tanımıyor veya bozuyor.
İskele-Kalecik bölgesi, turizm bölgesi olacak kararı çıkıyor, 41. Hükümetin İçişleri Bakanlığı bunu tanımıyor, imara kapatıyor, tabi istediğine veriyor!
Biz bu kafayla gittiğimiz sürece ne turizm de ne de başka bir sektörde başarıya ulaşmamız olası görünmüyor.
Yani Ali yazar, veli bozar misali, yatırımcı, iş insanı, turizmci artık ülkeyi idare eden bu hükümetlere ve siyasilere güvenmiyor. Nasıl güvensin, yıllarca yaptıkları yatırım planları bir gecede heba edilebildikten sonra, hükümetler nasıl inandırıcı olabilir ki!
Bu ülkede ne doğru dürüst turizm olur ne de, doğru dürüst adalet.
Menfaat, rant, çıkar ilişkileri örümcek ağı gibi sarmış ülkenin idare mekanizmalarını.
Siyasiler de bu ülkede en güvenilmeyen sınıf olarak tarihe altın harflerle isimlerini yazdırmaya devam ediyorlar malesef.