Yapılan tüm plan projelerin sağlıklı olmasının altında yatan en büyük zenginlik sağlam verilere dayanır. Veriler olmadan hiç bir plan proje yapılamayacağı gibi sağlıklı olması da beklenemez.
Neden mi diyeceksiniz?
Çok basit, siz neye ihtiyacınız olduğu konusunda bir plan kurarken bunun, bu ihtiyacın neden doğduğu konusunda bir veri elde edemezseniz, yapacağınız plan havada kalır.
Bir işyeri açarken bile, işyerinin bulunduğu konum, ekonomik değeri, müşteri potansiyeli gözönünde bulundurularak açılır. Bu şekilde yapılan yatırımın, ne şekilde ve ne kadar zamanda amorti edebileceği hesaplanır ve çalışmalara başlanır. Çünkü elinizde bir veri vardır.
Her işinsanı da elde ettiği veriler ışığında iş kapasitesini büyültür veya küçültür, yanı kısaca veriler bir işinsanının en büyük zenginliğidir.
Gelelim İskele Kalecik bölgesine,
İskele-Kalecik bölgesinde yıllar önce dikili tek çatı bulunmazken bölgeye gelerek yatırımlara başlayan işinsanı Ali Özmen Safa’nın, Başbakan Ersin Tatar’ın da dediği gibi, “Büyük yatırımcı, büyük işler yaptı, öğrenciyken gittiği İngiltere’den tüm kazanımları ülkesine getirerek, ülkesine yatırım yaptı” diyerek o bölgede sıkıntılı olan imar planı çalışmalarına “Demokrasi adına” bir kez daha bakın diyerek ikaz ettiği Bakan Baybars’ın sanıyorum, devletin bölgeye getiremediği, elektrik, su ve alt yapı çalışmalarını tamamlayarak milyonlarca lirayı toprağın altına gömen Ali Özmen Safa’nın devam eden yatırımlarını görmezden gelerek, imar planı ile sıfırlayabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Herkes kolayı seçerek Girne bölgesinde, hem de devletin arazilerini kiralayarak yıldızlı otel yapan yabancı yatırımcılara kolaylık sağlarken, yıllar önce turizmden söz edilmeyen İskele-Kalecik bölgesinde dev bir otel yatırımı planlayan, alt yapıya milyonlar gömen yerli işinsanının önünü kesmek, bir bakanın iki dudağı arasında olmamalı.
Uzun vadeli bir turizm plan-projesi ile yola çıkan Ali Özmen Safa, bölgede istihdam ve ekonomik zenginlik yaratmak adına diğer projelerini hayata sokmak isterken, “Hayır sen orada 3-5 kattan fazla yükseklikte inşaat yapamazsın” derken hemen bitişiğinde yabancı bir yatırımcıya 10 kattan fazla inşaat izninin verilmesi, bırakın haksızlığı adaletin yerlerde sürünmesi anlamına gelir.
Şimdi orada yarım kalan dev otel inşaatı bittikten sonra en az bin personel istihdam edilecek, her otel kendi personelini barındırmak için ya konut kiralıyor ya da işin başında personeli için konutlar yapıyor.
İşte tam da bu noktada, yazımın başında söz ettiğim verilere dönecek olursak, böylesine dev bir otel kompleksinin elbette binden fazla personelini barındıracak lojmanlarını yapması gerekiyor. Sizce bu lojmanlar bile iki katlı villalar şeklinde mi olmalı yoksa, hemen bitişiğinde İsrailli işinsanına verilen 10 kattan fazla inşaatlar gibi mi?
Buna siz karar verin,
Düşünün en az bin personel için yapılacak 2 katlı konutların ne kadar bir alan kaplayacağı ve ne kadar ekonomik olacağı!
İşte İskele-Kalecik bölgesinde dev yatırım projelerini hayata geçirecek olan yerli işinsanının, “Sana 3-5 kattan fazla izin veremem diyerek, ne kadar zarara sokulabileceği”.
Bunu yabancı bir işinsanına yapsanız, “Ekonomik değil” diyerek, ülkeyi terk eder.
Neden mi?
Çünkü yabancı, çünkü ülkesi burası değil, burayı para kazanmak için seçti ve geldi, ekonomik bulmazsa neden gelsin parasını yatırsın, sonunda zararla çıksın bu işten, deli mi?
Oysa yerli işinsanı öyle değil, bu topraklarda doğdu Ali Özmen Safa.
Doğduğu topraklara yatırım yaparak “Ahde vefayı” özümseyen bir işinsanının önünün mantıksızca kesilerek, daha doğrusu zarara uğratılarak, küstürülmesi kimin işine yarar?
Mantık mı bu?
Bitişiğindeki yabancı yatırımcının inşaatlarına 10 kattan fazla, o bölgenin yerli yatırımcısına 3-5 kat izin.
Sayın Başbakan Ersin Tatar bu durumu çok iyi bildiği için müdahale ediyor ve Sayın Baybars’ı uyararak, bu konu üzerinde bir kez daha düşünmesini, hem de bunun “Demokrasi adına” yapılmasını boşuna söylemiyor.
Kimse kimseden ayrıcalık istemiyor, Sayın Bakan Baybars bunu kişisel bir istek olarak değil, Sayın Başbakan Tatar’ın dediği gibi “Demokrasi” kavramları içinde görerek düşünmeli ve haksızlığı gidermeli.
Demokrasi bunu gerektirir...