BeBüyük israil projesinin safsata olmadığını gerçekte büyük bir tehlike olduğunu, Filistin’in şu an yaşadıklarından ders alarak incelememiz gerektiği kanısındayım. Ve de çok ciddi olarak Kuzey Kıbrıs’ta İsraillilerin mübalağa etmeyecek büyüklükte arazi topladıklarını biliyorum. Bir süredir araştırmalarını yaptığım bu olayda, İsrailli bir çok firmanın, yerli işbirlikçilerini kullanarak, çok sayıda arazi satın aldıklarını, özellikle de deniz kenarlarını tercih ettiklerini saptadım.
Belki birilerinin, “hayal kuruyorsunuz, bu devirde İsrailli burada ne yapabilir, korkulacak bir şey yok” sözlerine kanılmamasını, Filistin’den örnek almasını salık veririm.
Bakın be size israilin en gaddar ve vahşi komutanınını sözlerinden eklenti yapacağım, bakın ne demiş İsrail ordu Komutanı Moşe Dayan;
“Eğer kutsal kitabımıza sahip çıkıyorsak eğer kitabı mukaddeste sözü geçen halk olduğumuzu düşünüyorsak, o zaman kitabı mukaddeste yazan topraklara da sahip olmamız gerekir. Hakimlerin, Patriklerin, Kudüs’ün ve daha bir çok yerlerin toprakları.”
Bu topraklar kuzeyde Nevşehir’e batı’da Kıbrıs’a, güneyde Suudi Arabistan’ın bir bölümünü ve doğuda İran’ın bir kısmını içine alan topraklar.. Aslında Fırat, Dicle, Nil nehri arasında kalan toprakları kendilerine her ne kadar vadedilmiş topraklar olarak söyleseler de hedefleri bu sınırları daha da genişletme çabasındadırlar.
Tabi bu toprakların merkezi Kudüs haliyle Filistin topraklarıdır. Bu yüzden ilk hedefleri Filistin’i ele geçirmek olmuştur. O dönemde Osmanlı hakimiyeti altında olan Filistin Abdülhamit hanın tahtta olduğu döneme tekamül ediyordu.
Filistin’e yerleşen yahudiler önce parayla sonra da silahla arapların topraklarını ele geçirdiler. Direnen araplar acımasızca katlediliyor ve terör örgütleri kurularak direnenler kaçırılıyordu. Bunu da hak olarak görüyorlardı. İngilizler siyonist militanları 2. Dünya Savaşında orduya alarak eğitim verdi. Böylelikle olası arap savaşına hazırlanıyorlardı. İngiltere bölgeden çekildikten sonra açılacak boşluk terörle doldurulması için plan yapıldı ve siyonist terör örgütleri harekete geçti. Bunun için ABD’den silah desteği alındı. 3 milyon siyonist vardı ve destek veriyorlardı. İşadamları ve bürokratlar aracılığıyla ciddi para miktaları toplandı ve siyonist terör örgütlerine aktarıldı. Marshall yardımları da eklendi ve terör örgütleri iyice güçlendirildi.
Yahudi terör örgütleri BM gözlemcisini dahi öldürerek göz dağı verdiler ve BM bu gözdağının ardından Filistin’in % 43’ünü araplara 57’si siyonistlere bıraktı. BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden ABD bu konuda yoğun çabası vardı. Özellikle Başkan Truman’ın yahudi devletinin kurulması için elinden geleni yapmıştı.
BM Genel Kurulu 29 Kasım 1947’de beklenen kararı alarak 33 oyla arap topraklarını bölündü. 14 Mayıs 1948’de de Tel Aviv’de Yahudi Milli Konseyi İsrail devletini kurduğunu ilan etti. İlk tanıyan ülke ise ABD oldu sadece 11 dk sonra… Bu yüzden bugün ABD’nin Kudüs için İsrail taraftarı girişimlerini ve kararları çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
İşte yine işbirlikçileri ABD ve Suriye-Irak üzerinde oynanan oyunlar. Saddamın devrilmesi, bir kürt devletinin kurulması için çabalar. YPG ve PKK’ya İsrail desteği, tüm bunlar yabana atılacak şeyler değil.
Arap baharı bile ABD-İsrail işbirliğiyle hazırlanmış ve Büyük İsrail projesine hizmet edecek bir bozguncu planı değil miydi?
İsrailliler artık hiç bir şeyi saklama gereği bile duymuyorlar, amaçları doprultusunda.
Şimdi aynı oyunlar Kuzey Kıbrıs’ta İsrail lobilerinin büyük paralar aktararak oynanmaya devam ediyor.
Filistin örneğinin bir benzeri daha Kıbrıs’ta yaşanmasın.