Doğu Akdeniz’de doğal gaz yatakları için iki seçenek var. Ya barışın anahtarı olacak ya da gerilimi körükleyecek, düşmanlığı keskinleştirecek.
Gelinen süreç ne yazık gösteriyor ki, ikinci seçeneği öne çıkardı. Rum yönetiminin Doğu Akdeniz’de tek yanlı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgede parsel parsel başlattığı mücadeleye elbette Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC kayıtsız kalamazdı.
Geçen hafta Kıbrıs’ın güneyindeki 8. Parselde Yavuz sondaj gemisinin başlattığı sondaj girişimi, Türkiye’nin bu konuda ne kadar ciddi olduğunu ortaya koydu.
Savaş gemileri eşliğinde Yavuz’un başlattığı sondaj girişimi, Rum yönetiminde “Burnumuzun dibini kazıyorlar” paniği ile karşılandı.
Elbette bugüne kadar sadece KKTC kıyılarında arama yapan Türkiye’nin Kıbrıs’ın güneyindeki bu hamlesinin kritik bir anlamı var.
Bu mesajı kavrayan Anastasiadis, İsrail ile arasında yıllardır süren 12. Parsel sorununu çözmeye gidiyor. 12.parsel, Türkiye’nin sondaj yaptığı 8’inci parselin hemen yanında olduğu için özel bir önemi var.
Doğu Akdeniz’deki en verimli Afrodit yataklarını kapsayan 12. Parsel için İsrail ile anlaşmaya çalışan Rum yönetimi, bu anlaşmayla Türkiye’ye karşı ittifakı da genişletmenin peşinde.
Bölge şu an kelimenin tam anlamıyla bir satranç tahtası gibi. Her yapılan hamlenin bir karşılığı var.
Türkiye ile Rusya’nın hiç olmadığı kadar yakınlaştığı Doğu Akdeniz’de, Rum yönetimi yeni ortak olarak İsrail ile saf tutuyor.
Dış politikadaki pragmatik tutumuyla bilinen İsrail, şimdi Rum yönetimiyle yakınlaşsa da Türkiye ile masaya da her an oturmaya hazır. Bunu yıllar içinde hep gördük.
Aslında Arodit yatağında hesaplanan doğal gaz miktarı öyle dünya dengelerini alt üst edecek bir miktar da değil.
130 milyar metreküp.
Türkiye’nin yılda 50 milyar metre küp doğal gaz tükettiğini göz önüne alırsak, 2.5 yıllık tüketime denk geliyor.
Ama Kıbrıs ölçeğinde durum elbette başka manalar da ifade ediyor. Bunların başındaki en önemli mesele, güvenlik ve egemenlik sorunudur.
Türkiye’nin Kıbrıs’ın güneyinde yaptığı bu sondaj, Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerini korumak noktasında bir iddianın tezahürüdür.
Yani mesele sadece doğal gaz ve getireceği para olmaktan çok ötededir.
Kıbrıs meselesi o yüzden sadece doğal gaz meselesine de indirilemez. Elbette bu gazı şimdiki ateşkes ortamında da çıkarmanın yolları vardır.
Türkiye doğal kaynakların Kıbrıs’ın nüfusu oranın bölüşülebileceğini her fırsatta dile getiriyor.
Ancak buna karşı direnen Rum yönetimi, “çözümden sonra hakkınızı veririz” gibi komik yanıtlar ileri sürüyor.
Mesele aslında başında sorduğumuz sorudur. Bu gaz barışın mı anahtarı olacak?
Yoksa çatışmayı körükleyen ateş mi olacak?
Cevap, Kıbrıs’ta bundan sonra gidilecek yolun rotasını da çizecek.