Bir yıllık çalışma sonunda Başbakan Ersin Tatar tarafından resmi gazetede yayınlanmadığı için geçmeyen imar planına dönük olarak en en büyük eleştiri şu:
“12 ay çalışıldı, bu çabalar boşa gitmesin, bu hizmetler heba olmasın. İmar Planı geçsin.”
Bir yıllık çalışma sonunda Başbakan Ersin Tatar tarafından resmi gazetede yayınlanmadığı için geçmeyen imar planına dönük olarak en en büyük eleştiri şu:
“12 ay çalışıldı, bu çabalar boşa gitmesin, bu hizmetler heba olmasın. İmar Planı geçsin.”
Peki ama bu imar planı ne getiriyor. Sırf 12 ay çalışıldı, emek verildi diye bölgenin 20-30 yılını adaletsiz bir şekilde beş şirkete verilmesine, imar adaletinin ayaklar altına almasına göz mü yumulacak?
İş dünyasında çok güzel bir deyim var. “Ciro makyajdır, kar hakikat…” Ya da halk arasında çok bilinen sözle durumu özetleyelim… Ben Hatice’ye değil neticeye
bakarım… Peki netice nedir? Hadi onu irdeleyelim…
12 ay sonunda ortaya konan bu imar planı ne getirdi?
İmar adaletini sağlayabildi mi? Bu soruya cevap verirken iki konuyu ele almak lazım.
Bu imar planı bölgedeki inşaatların yüzde 90’ının önümüzdeki 20 yıl boyunca beş inşaat şirketine veriyor mu? Veriyor…
Bu imar planı yasalaşırsa ortaya çıkacak hak kayıplarından yüz milyonlarca sterlin tazminat davaları açılacak mı? Açılacak…
O halde bu plan, nasıl adaletli bir imar planı olur?
Aksine Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, sivil toplum kuruluşlarından belediye başkanlarına kadar bu plan herkes tarafından ‘rant planı’ eleştirileriyle karşılandı.
Şimdi ne yapacağız? “Bir sürü insan emek harcadı, bir yıl boyunca çalıştı, emekler heba olmasın” diye bu planın geçmesine “evet” mi diyeceğiz?
Başbakan Ersin Tatar, son anda toplumdan yükselen şikayetleri görüp büyük bir liderlik örneği göstererek, planı yürürlüğe koymadı.
“Vicdanım kabul etmiyor. Ben noter değilim, buna biraz daha bakmamız lazım” diyerek adaletsiz plana karşı bir duruş sergiledi.
Kendisini tek kelimeyle tebrik etmek lazım. Ancak kendisinden beklenen bugün kurulacak komisyonda da bu kararlı duruşunu devam ettirmesi, hassasiyetlerini sürdürmesidir…
Aksi halde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugüne kadar benzeri görülmemiş tazminat davalarıyla karşı karşıya kalır ki, bunun vebalini kimse ödeyemez. Devlet çalışamaz duruma gelir, kilitlenir…
Hiçbir lider, bakan, bu sorumluluğu üzerine alamaz, almamalı… O yüzden yazının başında da dediğimiz gibi haticeye değil, neticeye bakalım.
12 ay çalışıldı diye imar planını hayata geçirmek, geri dönülmez zararlara yol açar. Bunu engellemek tüm siyasetçilerin boynunun borcudur. Zararın neresinden dönülürse dönülsün kardır. Bir yıl uğraştık diye bu imar planını hayata geçirirsek, tazminat davalarıyla devleti bir bataklığa sokarız. O bataklık da sonumuz olur. Bizden söylemesi…