Standart Eurobarometer’in araştırmasına göre, Kıbrıs Türk halkının yaşamdan memnuniyet oranı yüzde 62’ymiş. Yani halkın yüzde 38’i mutsuz.
Araştırma, AB üyesi ülkelerle Türkiye, Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk’tan oluşan 5 aday ülke ve Kıbrıs Türk toplumunu kapsıyor.
Avrupa Birliği’nde durum ne derseniz, orada yaşamdan memnuniyet oranı ortalama yüzde 84’ü geçiyor.
Danimarka ve Hollanda gibi ülkelerde bu oran yüzde 97’lere varıyor. Yani sözün özü Avrupa’nın tuzu kuru.
Bizde ise her gün zamlarla boğuşan, geçim sıkıntısı ve işsizlik çeken halk, mutlu olmadığını gizlemiyor.
Sebeplerini de tek tek sıralıyor. Suç düzeyinin artması da mutsuzluk sıralamasında ilk beş neden arasına giriyor.
Kıbrıs sorunu ve buna bağlı görüşmeler ise mutsuzluk nedenleri arasında artık oldukça geriye düşüyor.
Yani halk Kıbrıs meselesini artık çok da önemsemiyor. Buna ister kabulleniş deyin, ister bıkkınlık değil, Kıbrıs sorununda bir adım atılacağını düşünen de yok.
Hayat pahalılığı ve işsizlik gibi sorunların can yaktığı, suç oranının her gün arttığı bu toplumda insanların mutlu olmasını beklemek de elbette kolay değil.
Savaş acıları yaşamış, travmatik bir toplum olan Kıbrıs Türk halkı, ne yazık ki sorunları çözecek liderler konusunda da yeterince şanslı olamadı.
Siyasetin yakıcı hastalığı nepotizm bizi içten içe çürüttü. İşe göre adam değil, adama göre iş bulan kamu yapımız, yıllar içinde giderek hantallaştı.
Sorunlara çare olması beklenen bu kamu düzeni, aksine sorunların nedeni haline geldi.
Sonunda sadece 13’üncü maaşları ve mesai saatini gözleyen bir menfaat topluluğu ile sendikal çıkarların birinci öncelik olduğu bir yapıya büründük.
Yıllar içinde hükümetleri de işlevsiz hale getiren bu yapı, sorunları katlayarak büyüttü.
Bu çark içinde mutluluk ise geniş halk yığınlarından ziyade sadece bir grup azınlığın elinde süs eşyası olarak kaldı.
O yüzden böyle bir anket karşısında “mutluyuz” diyenlerin oranı yüzde 62’siyse öpüp de başınıza koyun.
Çünkü Kıbrıs Türk halkı mutsuz, karamsar. Geleceğe yönelik umutlu bakmıyor. Onca dert arasına “Yaşamdan nasıl mutlu olalım” diyenler çoğunlukta.
Bu yapıyı tersine çevirmek önce siyasetin görevi. Ama onlar da kişisel çıkarlarının peşinde, toplum menfaatlerini uzun süre önce terk etmiş görünüyor.
Ünlü Alman yazar Wolfgang Von Goethe mutluluğu şöyle tarif ediyor.
“Mutluluk özgür bir toprak üstünde, özgür bir halk arasında, özgür iş görmektir.”
“Özgür toprak” ve “özgür halk” meselesini halledeli çok oldu. “Özgür iş görmek” meselesinde ise hala eksiğiz. Ne dersiniz, mutlu olamayışımızın neden orada mı gizli?