Bakanlar Kurulu dün Cumhurbaşkanı Akıncı başkanlığında üç saati aşkın bir toplantı yaptı. Bu uzun toplantının sonunda OHAL ilan edilmedi ama alınan kararlar adeta “OHAL’e çeyrek var” dedirtti.
Başbakan Yardımcısı, ilerleyen günlerde başka bazı tedbirlerin de yürürlüğe girebileceğini ifade ederken, Başbakan Tatar, seçimlerin yapılamama ihtimalinden söz etti.
Okullar 10 gün tatil edilirken; sinema, konser, festival, miting gibi toplantılar ve spor müsabakaları iptal edildi.
Rumları “neden kapıları kapattılar” diye eleştirirken, dünkü toplantının ardından biz de iki geçiş kapısını kapattığımızı açıkladık.
İtalya, İran, Irak, Çin ve Güney Kore’ye ilave olarak Fransa, İspanya, Almanya, Yunanistan, ABD, İsviçre, Japonya, Norveç, Hollanda, Danimarka, İngiltere, İsveç, Hong Kong, Belçika, Singapur, Avusturya, Katar ve Bahreyn’den gelişler de 1 Nisan’a kadar yasaklandı.
Turizmcilerin 1 Nisan şakası sandığı bu açıklama, sektörü derinden kaygılandırdı.
Günlerdir adeta karaborsaya düşen maske, eldiven, dezenfektan ve antiseptikler denetimli mal ilan edildi. Bu ürünleri fahiş fiyatlara satanlar ya da stoklayanlara ceza kesileceği ilan edildi.
Diş hekimleri hasta bakmamaktan, avukatlar mahkemeye girmemekten söz ediyor.
Yabancıların yeni ön izin almaları 22 Mart’a kadar durduruldu.
Askerlerin çarşı izni yasaklandı. Kısaca göz gözü görmüyor.
KKTC’deki ikinci koronavirüs vakası da tüm bu gelişmelere eklenince işin vahameti daha da arttı.
Aslında dünyada da durum farklı değil. İtalya ülke olarak adeta kepenk kapattı. Eczane ve marketlerin dışında tüm mağazalar kapatıldı.
Yaşanan kaosun yarattığı ekonomik zarar milyarlarca doları geçiyor. Elbet bizim ülkemizde de bu salgının bir faturası olacak.
Turizm ve üniversiteler, salgından en çok yara alan sektörler olarak öne çıkıyor.
KKTC ekonomisini ayakta tutan iki temel ayak, büyük zarar görüyor.
Koronavirüs korkusuyla 1 Nisan’a kadar neredeyse ülkeyi tüm dünyaya kapatmak, şaka değilse de tartışmalı bir karardır. Bu kararın hemen öncesinde alınacak bazı tedbirler de olabilirdi.
Örneğin, havalimanlarındaki termal kameraları, özellikle turizm sektöründe otellerde, eğitimde de üniversitelerin giriş kapılarında hayata geçirebilirdik.
Böylece belki de pireye kızıp yorganı yakmanın da önüne geçebilirdik.
Bu arada Dünya Sağlık Örgütü’nün son verileri, virüsün sıcak ve nemli memleketlerde de görülebildiğine işaret ediyor.
Yani birkaç gün sonra hava sıcaklığının 26 dereceye ulaşmasıyla bu virüsün kendiliğinden yok olacağı iddiası, şu anda düşmüş görünüyor.
Yapılacak şey gayet basit. Vatandaş olarak kişisel temizliği gerekli özeni göstermeli, gün içinde defalarca ellerimizi yıkamalıyız.
Ancak devlet olarak alınan önlemlerde de önce amacı sonra yolu seçmeliyiz.
Amaç nedir?
Amaç önce virüsten korunmak, daha sonra panik yapmamak ve son olarak tüm bu hedefleri hayata geçirirken ekonomiye de zarar vermemektir.
Virüsten korunmak ve paniğin önlenmesi konusunda amaca ulaşılmış görünüyor. Ama ya ekonomi…
Bu önlemlerin ardından üzülerek söylemek gerek. Bu gidişle ne yazık ki KKTC’de ekonomik krize çeyrek var. Bizden söylemesi…