Dünya yaşadığı koronavirüs kriziyle olağanüstü günlerden geçiyor. Ülkemiz de ne yazık ki bu salgınla birlikte alınan önlemler nedeniyle ağır bir ekonomik durağanlığa doğru hızla ilerliyor.
Ayın 27’sine kadar kapalı olan birçok işletmenin bu tarihten sonra açılsa bile karla dolup taşmayacağı herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konudur.
Ülkenin taşıyıcı lokomotifi denen turizm de, üniversiteler de, ne yazık ki uzun süre kendini toparlayamayacak. Kısacası tren durmuştur. Ve bu trenin nasıl çalıştırılacağına ilişkin somut öneriler de düne kadar ortaya konmamıştır.
Bankalar Birliği, aylık ödenen kredi taksitlerini 3 ay ötelediğini açıklasa da, bu karar böyle derin bir soruna çare olamaz.
Ada TV’ye dün telefonla bağlanan Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası Başkanı Mahmut Kanber, şimdiden 40 bini geçen işsizler ordusunun çığlığını dile getirdi.
Ekonomik tedbirlerin alınması noktasında hükümete elini çabuk tutmaya davet eden Kanber, sayıları 30 bini geçen mahkemelerdeki alacak verecek davalarının kısa zamanda 100 bini geçebileceği uyarısında bulundu.
Kısaca hükümet gereken tedbirleri almakta gecikirse yaşadığımız toplumsal ve ekonomik kaosa bir de hukuki kaos eklenebilir.
Çünkü 100 bin kişinin davalık olması, şu anda bile ‘bugün git yarın gel’ düzeninde çalışan mahkemelerde yıllar süren davaları, daha da içindeki çıkılmaz hale getirecektir.
Esnaf odasının başkanı yaşanan tehlikeye dikkat çekerek, ilk 6 ay için acil bir önlem paketinin yürürlüğe konmasını istiyor.
Bu talepler arasında 6 ay boyunca sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı ödemelerinin durmasından tutun da kiralarda yüzde 50, elektrik faturalarında yüzde 40 indirime gidilmesine kadar bir dizi öneri bulunuyor.
Elbette tüm bu önlemler çarkların yeniden dönmesi için gereklidir. Hükümet gücü oranında bu tedbirleri masaya yatırmalıdır.
Kaynak sıkıntısı noktasında ise her zaman olduğu gibi kapısını çalabileceğimiz tek yer Türkiye’dir. Ancak Ankara’ya gitmeden biz de toplum olarak gereken fedakarlığı göstermeliyiz.
Bu kapsamda, her ne kadar “zaten görev süresi nisanda bitiyordu, kullanması etik olmazdı” dense de Cumhurbaşkanı Akıncı’nın örtülü ödeneği 9 ay boyunca bağışlaması önemli bir adımdır. Elbette gönül, Akıncı’nın bu ödeneği çok daha önce, görev süresi içinde, bu tartışmalar daha ilk başladığında bağışlamasını isterdi.
Ama ne yapalım? Bu kadarına da razıyız.
Şimdi sıra Başbakan Tatar ve Başbakan Yardımcısı Özersay’ın kullandığı örtülü ödeneklerde…
Eğer toplumdan bir fedakarlık isteniyorsa bu adımlar en tepeden başlayarak peş peşe atılmalıdır. Aksi halde kamuda çalışana ‘maaşının şu kadarını kesiyorum’ derseniz, o insanı ikna edemezsiniz…
Bu zor günleri atlatmak için yardım isteyeceğiniz Ankara’ya ise hiç dinletemezsiniz… Bizden söylemesi…