Günlerdir söylüyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz… Ama ne yazık ki kimseye dinletemiyoruz.
“Siz ülkeye girişleri kapattınız ama bu hastalık bugün çıkmadı, iki hafta önce ülkeye giren biri hastalık getirdiyse ne olacak? Onu kontrol ediyor musunuz?” diye soruyoruz.
Tek bir doyurucu açıklama gelmiyor. Ta ki düne kadar…
Sağlık Bakanı Ali Pilli, Ada TV’ye bağlanarak son iki haftada ülkeye giren herkesin tek tek bulunup testten geçirileceğini açıkladı…
İki haftadır çağrı merkezi aracılığıyla evlerinde kontrol edilen ve dışarı çıkmaması gereken kişilerde kaçamaklar olduğunu da itiraf eden Bakan Pilli, “Sağa sola gezmeye gittiler. Onun için bulaşma olmuştur. Biz bunları tek tek tarayıp onları evden alıyorduk. Sokağa çıkma yasağı bizim için çok isabetli oldu. Sağlık bakanlığı şimdi daha rahat çalışmaya başladı” dedi.
Bir başka ifadeyle Bakan Pilli, en başta sokağa çıkma yasağı kararı alınsaydı, daha kolay önlem alırdık demeye getirdi.
Pilli’nin bu sözleri belki de geçtiğimiz günlerde kabine içinde var olduğu öne sürülen tartışmalara da ışık tutuyordu.
Son 14 gün içinde yurtdışından gelen tüm kişileri Karpaz’dan başlayarak tek tek tespit etmeye başladıklarını ifade eden Pilli, “Bunları bulup çıkaracağız. Adresi bilinen bu kişileri ya evlerinde ya da otelde izole ediyoruz” dedi.
Şüphesiz Sayın Bakan’ın sözünü ettiği önlemler isabetli önlemlerdi. Ancak ne yazık ki zamanında alınmış önlemler değildi, geç kalınmıştı.
Bu gecikmenin faturasını can kaybı ya da salgının daha da büyümesiyle ödememek için dua ediyoruz. Allah korusun, böyle bir sonuç olursa bu faturayı kimse ne siyaseten, ne de vicdanen ödeyebilir.
Sayın Bakan, hastalığın seyri için önümüzdeki üç günlük sürenin çok kritik olduğunu belirterek, adeta tüm topluma yalvardı. “Lütfen evinizde kalın” diye çağrıda bulundu.
Ancak ne yazık ki toplumda bu yönde bir duyarlılık oluştuğunu söylemek mümkün değildi. Sadece dün 42 kişi sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklandı.
Bu 42 kişi hangi önemli işleri nedeniyle bu yasağı ihlal etti bilinmez ama yaşadığımız ülkenin bir salgın felaketiyle yok olma tehlikesinden daha önemli olmadığını kesin olarak biliyoruz.
Bu duyarsızlık, içimizdeki birkaç sorumsuzun vurdumduymazlığı, felaketimiz olabilir.
Korkuyoruz… Ancak hastalıktan değil. Tüm toplumu tehlikeye atan böylesi bir vurdumduymaz anlayıştan… Bu toplum böyle bir anlayışa mahkum olamaz. Bizden söylemesi…