Türkiye krizi fırsata çevirebilir

Tüm dünyanın üzerinde hemfikir olduğu konu, bu krizden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağıdır.

Tüm dünyanın üzerinde hemfikir olduğu konu, bu krizden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağıdır.
Her ekonomik kriz şüphesiz toplumlar için sancılı olur. Ancak her kriz aynı zamanda fırsatları da barındırır.
Şu an yaşadığımız ekonomik krizden çıkan toplumlar da bu manada yeni dünya düzeninde söz sahibi olacaktır.
İngiltere’nin en başarılı başbakanları arasında yer alan Tony Blair’in arkasındaki güç, Maliye Bakanı Gordon Brown idi. Blair, “Demir Leydi” olarak ünlenen muhafazakar Margaret Thatcher’in prensiplerini, sol siyasi gelenekten gelmesine rağmen aynen devam ettirdi. Partisinden kendisine gelen direnişi “Ya beni destekleyin, ya da beni yollayın” diyerek göğüsledi. İngiltere’nin yaşadığı buhrandan çıkış yolu, böylece açılmış oldu.
Blair’in arkasında güç olarak gösterilen dönemin İngiliz Maliye Bakanı Gordon Brown, bugün yaşanılan krizin aşılması için de küresel bir koalisyon önerdi. Brown, bu krizin ancak “Dünya Hükümeti” ile aşılabileceğini, tüm ülkelerin merkez bankalarının ortak hareket etmesi gerektiğini kaydetti.
Kısaca zengin Batı’nın yıllardır sürdürdüğü “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesiyle, bu sorunların aşılamayacağını aktardı.
Bu kapsamda her ülke tedbirler geliştirmeye başladı. AB, İngiltere, ABD para basmayı gündemlerine aldı.
Türkiye de şu anda para basmaktan başka seçeneği olmayan ülkeler arasında yer alıyor.
Bugüne kadar tercih edilmeyen bu yöntem, artık bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor.
Para basmanın elbette bir takım sonuçları olacak. Enflasyon olacak. TL’nin kıymeti düşecek. Dolar, sterlin bugün olduğu gibi yükselmeye devam edecek.
Dövize niçin ihtiyaç duyuluyor? Dış malı almak, yani ithalat için ihtiyaç duyuluyor.
Her ne kadar pek çok ara mal ithal de edilse, Türkiye bugün kendi maskesinden, tanı kitine, savunma sanayinden, otomobile, elektronik araç ve gerecine kadar pek çok malı kendi üretiyor.
Dünyada bugün zaten en değerli mal yiyecek ve sudur. Bunlar da şu anda Türkiye’de fazlasıyla vardır. Dolayısıyla ithalata bağımlılık eskisi kadar hayati değildir.
Bu kriz ortamı para basılıp, yerli üretim desteklenirse Türkiye için bir fırsata çevrilebilir. Elbette ithal ürünlere ulaşmak, bugün olduğundan daha zor ve pahalı olacaktır.
Ama herkes yerli mala yöneleceği için yerli üretim de bu şekilde desteklenecektir.
Elbette dövizin yükselmesi, şu anda Türkiye’de özel sektörün önümüzdeki 8 ayda ödemesi gereken 170 milyar dolar borcun ödenmesinde bir sıkıntı yaratabilir.
Bazı ekonomistler, bu şirketlerin aşırı değerlenen dövizle ayakta duramayacağını, burada çalışan binlerce çalışanın işsiz kalacağını ifade ediyor.
Ancak unutmamak gerekir ki, bunların büyük bölümü “back to back” kredidir. Yani sanıldığı kadar büyük tehlike arzetmemektedir.
Diğer yandan Türkiye için dövizi düşürecek bir diğer hamle, IMF ile görüşmeye başlamak olabilir.
IMF’in koronavirüs önlemleri çerçevesinde dünyaya 1 trilyon dolar kredi sağlayacağı açıklandı. Bu pasta için İran bile 5 milyar dolarlık bir talepte bulundu.
Dünyada 89 ülke kredi için IMF’ın kapısına dayandı. Ancak Türkiye henüz bu seçeneği masaya dahi yatırmadı. Birçok ekonomist, IMF kredisinin adının bile konuşulmasıyla doların 5 liraya kadar gerileyebileceğini düşünüyor.
Sözün özü, evet dünya önemli bir kriz yaşıyor. Ancak her krizde olduğu gibi bu krizden de fırsat yaratmasını bilen ülkeler güçlü çıkacak. Buna yakın gelecekte hepimiz tanık olacağız…
Bu haber 10170 defa okunmuştur

:

:

:

: