Dünyamız, bir uykuda. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalındaki gibi onu tetiklemesi, uyandırması için, birini ya da bir şeyi bekliyor. Yaşamı kolaylaştıran da biz; zorlaştıran da. Bir şeyler düşünmenizi, bir şeyleri kendinize sormanızı istiyorum: Bu dünya, gerçeklikten uzak; yaşanılanlar illüzyon, gerçek dışı, bir rüya… Gerçek bir dünyada olmadığın için de korkma! Gerçek olmayan bir dünyada ölüm ne kadar gerçek olabilir? Yaşam ve ölüm, aynı kulvarda değiller mi? Ölümden sonra yaşamın başlaması ne kadar gerçekçi geliyor? Bir ağaç, herhangi bir ağaç, yapraklarını ya da yapraklarını / çiçeklerini döktükten sonra ne oluyor? O ağaç, tekrar yapraklanmıyor mu; tekrardan çiçek açmıyor mu? Küçüklüğümde, büyüklerimin ölümden korktuklarına şahit oldum; sözleri kulaklarıma yapışırken ve ruhuma işlerken. Neyden korkuyorlardı? Ölmekten, yok olmaktan mı endişeleniyorlardı? Bu dünyada yaşanılan her şey, bizim için birer deneyimdir. Fakat, bu deneyimlerin kötü olarak değerlendirilmesi ve daha ağır oranlarda yaşanılması, düşüncelerimizden geliyor.
MELEK Mİ ŞEYTAN MI HAREKETTE?
İnsanlık, sadece iyi olmanın, sağlıklı, kuvvetli, rahat, özgür… olmanın derdinde. İyi, rahat ve sakin olabilmek için meditasyon, yoga, nefes teknikleri… gibi faaliyetlerle uğraşıyorlar. Ben nasıl daha güzel, nasıl daha iyi ve nasıl melek gibi olabilirim? Sorularına cevap bulmak için dünya kadar kitap okuyor, onca film izliyor, çok pahalı eğitimlere gidiyorlar. Son zamanlarda yaşanan olaylardan sonra anlaşılıyor ki önemli olan bunlar değil; önemli olan biziz, bizim düşünce yapımız. Biz, ne zaman ki siyahın yanında beyaz da olduğunu, iyiliğin yanında kötülüğün de olduğunu, pozitif yaşam varsa negatif yaşamın da olduğunu, içimizde bir şeytanla bir meleğin var olduğunu kavrarsak, o zaman her şey olması gerektiği gibi yaşanacak. Çünkü, olağan bir olay, bir durum karşısında insanoğlu, nefretini de sevgisini de, iyiliğini de kötülüğünü de, öfkesini de hoşgörüsünü de çalıştıracak. İnsanın içinde barındırdığı melek ve şeytan da nerede olması, hangi durumda ortaya çıkmasını biliyormuş gibi harekette olacak. Yaşanılan bir durum karşısında olumlu ya da olumsuz verdiğimiz tepkiyi eleştirenler olmuyor değil. Burada önemli bir nokta daha; eleştiriye de açık bilinçte olmak gerekiyor. Çünkü insan olmak, böyle bir şeydir. Melek tarafını da şeytan tarafını da kendin de dahil görebilmek.
ÇÖZÜM SENDE
Bu dünyada huzuru, mutluluğu, iyiliği, güzelliği… aramaktan da vazgeçelim artık. Dengede kalmak için her iki kutbu da yaşamamız gerektiğini kabul edelim. Bugüne kadar kendimizi kandırdığımız yeter artık. Şu an yaşadıklarımız, bizleri dengeye getiriyor. Evren, bizi dengeye getirmeye çalışıyor. Çünkü, birebir kendisi denge içerisinde. Gece ve gündüz, kış ve yaz, toprak ve hava, ay ve güneş, yeryüzü ve gökyüzü… bunların zıtlıkları dengeyi oluşturuyor. Evren de bu dengeyle o kadar uyumlu ki dönüp kendimize baktığımızda nelerin farkında olmadığımızı, uyanamadığımızı görmeliyiz. Uyan, gerçekleri gör ve dengede kalmaya bak! Çünkü, insanlığı bundan başka bir şey kurtaramayacak. Sen uyansan da uyanmasan da evren dengede olacak; hakiki yaşam her zaman var olacak. Korkmadan ve kaçmadan, korkuyorsak karşımıza korkumuzu; sevgisizsek karşımıza sevgisizliğimizi alıp yüzleşmeliyiz. Önceden dengede kalmayı ve nefreti, öfkeyi, şiddeti, negatifliği de tam tersleri gibi deneyimlemişsek, bunlarla yüzleşmişsek; en zor dediğimiz dönemde bile bunlardan etkilenmeyeceğiz.
SON DURUMDA YAŞAMAK
Varlık ve yokluğun birbiri içine girdiği şu anda, yaşamak ne kadar kolay; ne kadar zor? Yaşanan olayların ardından aynaya karşısına geçip bir bakın kendinize. Ne oldu? Beğenemedin mi yüzünün rengini ya da gözlerinin bakışlarını? Hafiften deliriyor olduğunu mu düşündün? Öyleyse, bu güne kadar sevgi dolu, huzurlu, mutlu, korkusuz, güvende olmaya çalıştın. Bu güne kadar insan olduğunu unuttun. İnsan olmak demek, varlıkla yokluk ( hiçlik ) arasında gidip gelmektir. İnsan olmak demek, yaşamak istemediğin bir durum karşısında tepkini koyabilmektir. Bu tepki, seni aşağılık da yapabilir. Kime göre veya neye göre? Nefreti, acıyı, kini, sevgisizliği de tepki olarak ortaya koymalısın. Sadece, olumlu diye ad koyduğumuz erdemlere vakıfsan; realitede yaşamıyorsun.
KORKULARINDAN KAÇ ( MA )
İnsanlık, hep sağlıklı, huzurlu, mutlu, pozitif, olmak istiyor. Kötüden, sağlıksızlıktan, huzursuzluktan, mutsuzluktan, negatiften kaçıyor. Nedeniyse, gerçekleri görememek. Oysaki korkularımızla, nefretimizle, öfkemizle, şiddetimizle, baş edemeyişimizle… karşılaşmak istersek ve bunu başarırsak; dibe vurursak, doğruyu buluruz ve gerçek dünyada yaşama şansına erişmiş oluruz. Böylece, hayalde, rüyada, illüzyonda yaşamayı sonlandırırız; yeniden doğarız. Ben de seneler önce huzuru, sakinliği bulmak için meditasyona, yogaya, mandalaya başlamıştım. Şimdilerde, gerçeği arıyor olduğumu fark ettim ve bir rüyada yaşamaktansa; çılgınca gibi gelse de gerçek dünyayı yaşamayı seçiyorum. Gerçek dünyaya adım atmak için, ne olursa olsun, uykuda olan Dünyamızı uyandıralım!