Kayıkçı kavgası!

Sözde cumhurbaşkanlığı seçimlerini 6 ay erteledik. Ancak manzara hiç öyle değil.

Sözde cumhurbaşkanlığı seçimlerini 6 ay erteledik. Ancak manzara hiç öyle değil.
Bir yanda Başbakan Yardımcısı Özersay’ın “Ben olsaydım farklı yönetirdim” çıkışı, diğer yanda Cumhurbaşkanlığı makamı ile Başbakanlık arasında adeta söz düellosuna varan atışma…
Bu politik atmosfere bakınca “Allah bu millete acısın” demekten başka bir şey gelmiyor elimizden…
Devletin zirvesi, şu an tek derdimiz Güney’den gelen 2 bin kutu sıtma ilacıymış gibi adeta birbirine giriyor.
Başbakanlık, “Akıncı’ya ‘kaçakçı’ denmedi; malzemelerin yurda sokulması yönteminin ‘yasal olmadığı’ vurgulandı. Akıncı sözlerimizi çarpıttı” açıklaması yapıyor.
Dün yıllar sonra özel bir TV kanalına çıkan Cumhurbaşkanı ise adeta Başbakanlığa ayar veriyor.
“Ortada bir tartışma yok. Ortada Cumhurbaşkanı’na ve Belediye Başkanı’na yapılan bir kaçakçılık suçlaması var. Herkes aklını başına toplayacak” diyen Akıncı, Tatar’a meydan okuyor.
Koronavirüs korkusuyla bir aydan fazla bir zamandan bu yana eve tıkılan ve gelen ekonomik krizi kaygıyla bekleyen vatandaş ise tartışmaya nafile bir şekilde anlam vermeye çalışıyor.
Hiç uğraşmayın. Bu tartışmanın tek anlamı koltuk kavgasıdır. Vatandaş can derdindeyken, siyasetçiler ikbal peşinde koşuyor.
Bu dönemde Cumhurbaşkanlığı’ndaki ekonomik kurul, halka şirin görünmek adına elektrik faturalarında hükümete indirim de öneriyor.
Yapmayın ne olur, durum belli.
Tüm gelir kalemleri yiten hükümet, elektrikte zaten belli bir süre yüzde 15 indirimde bulunarak, sınırları zorlamıştır.
Peki burada öneriyle amaç nedir? Sayın Akıncı bir anda icra makamına göz diktiyse o başkadır.
Ama mesele 6 ay ötelenen şu cumhurbaşkanlığı seçimlerini forsa etmekse, aklı başında her insan buna itiraz etmelidir.
Artık gerçeklerden kaçamayız.
İş insanı Ali Özmen Safa, dün Ada TV’de ne dedi? “İyi siyasetçi doğruyu mu söyler, halkın istediğini mi söyler?”
Şu an önümüzdeki sorunların aşılması için en kritik soru budur. Bu sorunun cevabını hem siyaset kurumu hem de vatandaş vermelidir?
Bu soruya vereceğimiz yanıt, ülkenin gideceğini yönü de tayin edecektir. O cevapla oluşacak yeni ülkede de halk sadece doğrulara itibar edeceği için, Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında seçim kokan o saçma sapan tartışmalara da bir daha prim verilmeyecektir.
Ancak ne yazı ki, o güne kadar bu kayıkçı kavgası hiç bitmeyecektir. “Kayıkçı kavgası da ne” diye soranlara anlatalım.
Eskiden İstanbul’da Eminönü - Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş. Durup dururken çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. Kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner, ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş. Bu düzmece kavga daha sonra denizden karaya taşınmış. Yankesiciler, Yeni Camii önünde kayıkçı kavgası benzeri düzmece kavgalar ile halkı çevrelerine toplayıp soymayı adet edinmiş.
Kıssadan hisse şudur. Bu kayıkçı kavgası sürdüğü müddetçe cebimizdeki para eriyecek. Çünkü siyasetçiler, sadece kendi geleceği için mücadele edecek. Bizden söylemesi…



Bu haber 10920 defa okunmuştur

:

:

:

: