Koronavirüsle mücadele için 250 milyon dolar bağışta bulunan ve yedi aşı fabrikasını birden finanse edeceğini açıklayan Microsoft'un kurucusu Bill Gates’in CNN'deki sözleri önemliydi.
'Aşı insanların düşündüğünden daha erken gelebilir mi?' sorusuna yanıt veren Gates, koronavirüse karşı geliştirilecek bir aşının bir yıldan önce seri üretime hazır hale gelmeyeceğini, bu sürenin iki yıla kadar çıkabileceğini söyledi.
Üstelik aşı bulunsa bile bunun önünde başka engeller de var. Şu anda 100'den fazla aşı geliştirme çabasından birinden sonuç elde edilse dahi, yedi milyar doz üretim kapasitesinin nasıl sağlanacağı ciddi bir soru işareti.
Bu şu demek. Hem dünya, hem de KKTC’de bizler, planlarımızı üç aylık, altı aylık değil en az iki yıllık yapmak zorundayız.
Çünkü en iyimser bir tahminle bile bir yıldan önce üretilemeyeceği ortaya çıkan korona aşısı, bize bu gerçeği dayatıyor.
Peki KKTC’de bizler böyle uzun vadeli bir plan yapıyor muyuz? Bu soruya olumlu yanıt vermek ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Bizim önlemlerimiz daha çok iki, bilemedin üç aylık bir süreci kapsıyor. 1500 TL’lik ödenek iki aya, kamudan maaş kesintileri üç aya yayıldı.
En uzun vadeli önlem ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ertelemek oldu. O da topu topu 6 ay tutuyor.
Belki de evde sıkıldığımızdan olsa gerek şu anda medyanın da kamuoyunun da en sevdiği tartışma, “ne zaman normal hayata döneriz?” sorusu etrafında şekilleniyor.
Oysa sokağa çıkma yasağı kalksa bilse geri döndüğümüz hayat, eski hayatımız olmayacak. Bunu anlamak zorundayız.
Hükümet bugün Bakanlar Kurulu’nda normal hayata geçiş planını tartışadursun, biraz da dünyada neler olup bittiğine bakmakta fayda var.
Dünya Sağlık Örgütü, “Salgın bitme noktasından çok uzak” diyor.
İtalya Başbakanı, “Normale dönüş için uygun koşullar yok” diyor.
New York’ta bazı sokaklar, yayalara sosyal mesafe alanı için araç trafiğine kapatılıyor.
Peki biz ne yapıyoruz?
“Normal hayata ne zaman geçeriz, işyerleri ne zaman açarız” diye tartışıyoruz.
Sanki işyerlerini açsak bile dükkanlar müşteriyle dolup taşacak, oteller açıldığında gökyüzünden turist yağacak.
Üstelik bilim insanları hükümete uyarı üstüne uyarıda bulunuyor. “Yasakların kalkması için acele edilmemeli” diye üzerine basa basa vurgulanıyor.
Önlemleri gevşeten Almanya’daki vaka sayısının hızla artışa geçmesi, dünyanın gözü önünde korkutan bir gerçek olarak duruyor.
Sözün özü, normal hayata geçiş ve işyerlerinin açılması için doğru soru “ne zaman açılacak” değil, “nasıl açılacak” olmalıdır.
Aksi halde bu hastalığı taşıyanların yüzde 50’sinin hiçbir belirti vermediği düşünülürse, Almanya’nın başına gelenler pekala bizim de başımıza gelebilir.
Böyle bir durumda Allah korusun bugüne kadar çekilen tüm sıkıntıyı, gösterilen tüm çabayı heba ederiz. Bizden söylemesi…