Cumhurbaşkanlığı dün yaptığı açıklamada Avrupa Birliği’ne yazdığı mektuba cevap geldiğini bildirdi.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen imzalı mektupta, salgının tıbbi, ekonomik ve sosyal etkilerine karşı Avrupa Birliği Komisyonu’nun Kıbrıs Türk toplumu ile yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceği bildirildi.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun BM Kalkınma Programı ile çalışarak şu an itibariyle Kıbrıslı Türkler için 2,5 milyon Euro tutarında sağlık ekipmanı aldığını belirten Ursula von der Leyen, bu tutarın salgınla mücadele kapsamında Kıbrıslı Türkler için ayrılan 5 milyon Euro’luk yardımın ilk bölümü olduğunu kaydetti.
Leyen mektupta, ayrıca 25 kişilik sağlık personeline üç aylık süre için finansman sağlanmasının önerildiğini de ifade etti.
Şimdi bizim bu açıklamalardan Kıbrıs Türkleri olarak mutlu olmamız bekleniyor. Neden mi?
25 sağlık personelinin üç aylık maaşını ödemeyi düşünüyorlarmış…
Kıbrıs Türk ekonomisinin desteklenmesi için Dünya Bankası ile yakın temas içerisinde çalışıyorlarmış...
Kırsal kalkınma alanında çiftçilere hibe verilmesi için çalışmalar son aşamaya gelmiş…
Öyle bir mektup ki, diplomatik bir yazışmadan ziyade adeta Cumhurbaşkanı Akıncı’nın seçim beyannamesi gibi…
Oldu olacak sonbahardan önce yapılacağı konuşulmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Sayın Akıncı’ya başarılar dilediler mi?
Mektubun o bölümünü bilemiyoruz.
Ancak yapılacağı iddia edilen bu yardımlar, sadece bir göz boyamadan ibarettir. Bunu çok iyi görüyoruz.
Biz burada Güney’e yapılan yardımın miktarını da sorgulamayacağız. Zira o yardımın miktarının da bize vaat ettikleriyle kıyaslanmayacak kadar çok olduğunu zaten biliyoruz.
Bizim önerimiz şudur:
Madem Avrupa Birliği, Dünya Bankası gibi kurumlarla istişare halinde. Bize maddi yardımdan öte Dünya Sağlık Örgütü’ne üye olmamız için girişimde bulunsun.
Ya da yaptığımız üyelik girişimlerini, KKTC’nin ‘tanınması’ endişesiyle Güney komşumuz tarafından engellenmesinin önüne geçsin.
Bu adayı paylaşan iki toplum olarak koronavirüs salgını sınır tanımıyorsa, bizim verilerimizin de Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşılmasında ne gibi bir sakınca olabilir?
Cebinizdeki parayı değil, bizdeki verileri Dünya Sağlık Örgütü’nün sistemine girelim istiyoruz. Ancak Sayın Akıncı’ya el veren Avrupa Birliği, bu isteğimiz karşısında sessiz kalıyor.
Aslında mesele gayet basit. Avrupa Birliği’nin desteğini alan bir Cumhurbaşkanı mı, yoksa Türkiye ile omuz omuza yürüyecek bir Cumhurbaşkanı mı seçeceğiz?
Sanıyorum Kıbrıs Türk halkının tercihi, önümüzdeki dönemde bu kritik kavşaktaki yönümüzü de belirleyecek. İzleyip göreceğiz.