Statükonun bekçileri

Cumhurbaşkanı Akıncı, 19 Mayıs mesajında virüs salgınının bize öğrettiklerine dikkat çekti. Bu pandeminin gerek ülkemizde gerekse dünyada birçok alandaki statükonun değişmesi gerektiğini hepimize bir kez daha hatırlattığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, 19 Mayıs mesajında virüs salgınının bize öğrettiklerine dikkat çekti. Bu pandeminin gerek ülkemizde gerekse dünyada birçok alandaki statükonun değişmesi gerektiğini hepimize bir kez daha hatırlattığını ifade etti.
Aslında bugüne kadar elimizi tutan mı vardı? Statükonun değişmesi için pandemiyi beklemek zorunda mıydık? Sayın Akıncı bu sözleri sarf ederken, bu sorulara da açıklık getirse iyi olurdu.
Ne yazık ki statükodan beslenen siyasiler, bu yapının yıllardır yılmaz savunucusu oldu. Sendikalardan sivil toplum örgütlerine kadar herkes bu statükodan nemalandı. Siyasetçi de bu statükoyla işbirliğini, iktidarının devamı için vazgeçilmez gördü.
Sayın Akıncı, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek nokta koyup orada duramayacağımızı söylüyor.
Peki o zaman ne yapacağız?
Statükonun bekçilerine karşı nasıl mücadele edeceğiz?
Bu pandeminin bizi öğrettiği en net gerçek, içinde bulunduğumuz yalan dünyayı daha fazla devam ettiremeyeceğimizin anlaşılmasıdır.
Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu, yüzde 57’ye varan gelir düşüşünün yüzde 41’e gerilediğini söylüyor.
Bunun kendisi için umut verici bir gelişme olduğunu kaydediyor.
Ancak ne yazık ki biz bu gelişmeden gelecek için bir umut taşıyamıyoruz.
Sadece kamunun ve emeklilerin maaşlarının ödeneceği bir yol haritasıyla bu krizden çıkabilir miyiz?
Elbette çıkamayız.
Ama ülkenin Maliye Bakanı ağzını açtığı ilk anda maaşların ödenme tarihini açıklıyor. Aslında kabahat bakanda değil. Bizim de beklentimiz bu yönde. Tek soru ve almak istediğimiz tek cevap, maaşların ne zaman ödeneceğiyle ilgili.
Ekonomide henüz uzun vadeli hiçbir projeksiyon ortaya koyamayan siyaset kurumundan, statükoyu yıkmasını beklemek de gerçekçi bir yaklaşım sayılamaz.
Mali Bakanı Amcaoğlu, “Türkiye’nin yardımı olmadan, bu krizden sağlıklı çıkmamız mümkün değil” diyerek, meseleyi yine anavatana bağladı.
Aslında bu krizden sağlıklı çıkmamızda anavatanın payı yüzde 30 ise bizim payımız yüzde 70’tir.
Biz sadece “Böyle gelmiş böyle gider” anlayışından vazgeçtiğimizi Ankara’ya gösterebilseydik, aylardır ‘geliyordu gelecekti’ denen o yardım da çoktan gelmiş olurdu.
Ancak statükodan beslenen tüm kurumlar, bu yapının bekçiliğini yaparak reformları engelliyor. Ankara da yıllardır görmezden geldiği köhne yapımıza, daha fazla tahammül edemiyor.
Önümüzde şu an bir yol ayımı var. Bir taraf eski tas eski hamam devam” diyor. Ancak o yolun sonu karanlık.
Bir taraf da kendi kendine yetebilen, çocuklarının geleceğini yemeyen bir KKTC’yi işaret ediyor.
Karar da vebali de şu an hükümet koltuğunda bu toplumu yönetenlerin üstünde olacak. Bizden söylemesi…
Bu haber 10738 defa okunmuştur

:

:

:

: