Siyaset Biliminde, yönetim şekillerinin en adil olanı, Demokratik sistem.
Yani Demokrasi.
Bunun da en ideali.
Parlamenter Demokratik sistemdir.
Dünyada Demokrasi ile idare edilen birçok ülke. Demokratik sistem olarak kendilerine, Temsili Demokratik sistemi seçip benimsemişlerdir.
Halk yönetimi olarak da tanımlayabileceğimiz Demokratik sistem. Tüm halkın küllü olarak yönetmesinin imkansız olması nedeni ile Temsili Demokrasi veya Parlamenter sistemi kendilerine bir idare şekli olarak kabul etmiş. Egemen iradelerini geçici olarak temsilcilerine devretmiştir. Temsilciler de bu iradeyi, Parlamentoda veya meclislerde kullanarak, ülkeyi yönetmektedirler.
Halkın iradesini temsil eden Parlamento. Ayni zamanda ülkeyi yönetecek olan Hükümetleri de belirler.
Bu sistemle yönetilen ülkelerde. Anayasa tarafından belirlenen ve bu idari sistem devam ettiği sürece, sistemin ayrılmaz parçaları olan siyasi kuvvetleri de belirler ve sistem güvenceye alınır.
Bu kuvvetlere bir bakalım.
İki tanesine yukarıda değinmiştim.
Parlamento ve Hükümet.
Bu iki erke ilaveten. Üçüncü kuvvet Yargıdır.
Bu üç kuvvet, klasikleşmiş bir kuvvetler bütünü olarak. Klasik demokrasilerde bile olan kuvvetlerdir.
Demokrasi, dünyamızda, çağdaşlaşmaya dönüşeli beri. Çağdaş demokrasilerde, bu üç kuvvete bir kuvvet daha eklenmiştir.
Dördüncü kuvvet.
Basındır.
Basın, Demokratik parlamenter sistemin vaz geçilmez unsurlarındadır ve bunu dünyaya kabul ettirmiştir.
Emperyal ve kapitalist güçler, dördüncü kuvvetin yanında.
Beşinci bir kuvvet oluşturdular.
Bu beşinci kuvvet illegal olarak çalışır ve kaleleri içten fetheder.
Bugün irdeleyeceğimiz. Kuvvetler içerisinde dördüncü güç olan basındır.
Basın, insanların beyinlerine dünyada neler olup bittiğinin bilgisini sunmakla birlikte. Esas görevi, ülke içerisindeki gidişatı, tarafsız bir gözle okuyucusuna sunmaktır.
Ayrıca, uzman kadrosu ile siyaset kurumunun icraatlarını inceleyip denetlemek ve yasal mevzuat içerisinde kalarak. Eleştirilerini
yapmak ve alternatif öneriler sunmaktır.
Basın, çağdaş demokrasilerde, Anayasa güvencesi altına alınmıştır.
Bu kapsama, ayni zamanda basın çalışanları da dahil edilmiştir.
Siyasal iktidarları ve o iktidara mensup olanların anayasa ve yasalara aykırı icraatlarını bulup ortaya çıkarmak ve kamuoyunun önüne getirmek. Asli görevleri arasında olan vaz geçilmez icraatlarıdır.
Tabii basının bunu yapması, birçok ülkede siyasal iktidarların hoşuna gitmez.
Bunun için basını ve çalışanlarının büyük bir bölümünü, baskı altına alarak. Güdümlü basın haline getirmek.
Veya.
Kendilerinin sesine dönüştürmek için, yapmadıkları baskı kalmaz.
Bunun uygulamalarını bizim ülkemizde de görmek mümkün.
Nüfusun az olması, gazete tirajlarının düşük olmasını da beraberinde getirmektedir.
Gazetelerimiz, Devlet ve ona bağlı kurumların reklamlarının getirisi ile ayakta durmaktadır.
Siyaset kurumundakiler, bunu silah olarak kullanarak. Yukarıda bahsettiğim gibi basını baskı altına almaya çalışırlar.
Ayrıca, siyasi makamlarını kullanarak, önleri kesilmeye çalışılır.
Buna hiçbir şekilde yanaşmayan basın yöneticilerine. Diğer faaliyet sektörlerindeki iş alanlarındaki girişimlerine, takoz koyarak. Önleri tıkanmakta.
Yargısız infaz yapılmaktadır.
Sadece basın sektörü değil.
Onun dışında kalan sektörlerdeki faaliyet ve girişimler de siyasi erkin gazabına uğramaktadır.
Bu, Demokratik Parlamenter sistemin vaz geçilmez unsurlarından olan basının. Başka yollardan susturulması anlamını taşımaz mı ?
Çağdaş olarak nitelendirdiğimiz demokrasimizde. Bu demokrasi ayıbı maalesef oynanmakta.
İşin acı tarafı.
Sivil toplum örgütlerinden ve siyasi partilerden gerekli sesin çıkmamasıdır.