Genel Sekreter Ersan Saner’in jet kriziyle ilgili yorumuna bakınca yaşanan sürecin UBP’de çok da iyi değerlendirilmediğine şahit oluyoruz.
Ne dedi Sayın Saner?
“Ben politik yaşamımda bu kadar basit bir olaydan bu kadar çok kıyamet kopuşunu ilk kez görüyorum; Bu bizim gölette tsunami çıkması gibi…”
Bu tuhaf açıklama yaşanan skandalın henüz bazı UBP’liler tarafından da anlaşılamadığını gösteriyor bize…
Başbakan Tatar’ın dahi “Hazmedemiyorum” diye isyan ettiği o hatalar zinciri, bu ülkenin kurumlarıyla ilgili ciddi soru işaretlerine neden oldu.
Sayın Ersan Saner’in bu tepkiye ilk kez şahit olması doğal çünkü en son 100 yıl önce yeryüzü böyle bir pandemiyle karşılaşmıştı…
Geride kalan dört ayda halk olağanüstü bir fedakarlıkla eve kapandı… İnsanlar sevdikleriyle arasına mesafe koydu… Birçok kimse aylarca çocuklarına, büyüklerine sarılamadan yaşamak zorunda kaldı… Maaşlar kesildi… Yarı aç yaşamak zorunda kalanlar oldu…
Binbir fedakarlıkla yaratılan steril ortamın sonunda öğrendik ki, ülkeye özel bir jetle gizli kapaklı getirilen bir grup, hiçbir önlem alınmadan elini kolunu sallayarak ülkenin her yerini gezdi.
Aylardır bu fedakarlığı gösteren insanlar da yaşananlar karşısında kendisini değersiz, hatta güvensiz hissetti.
Yaşananlar karşısında bu empatiyi yapmadan “Ben politik yaşamımda bu kadar basit bir olaydan bu kadar çok kıyamet kopuşunu ilk kez görüyorum” demek, ya da durumu “gölette tsunami çıkmasına benzetmek” doğru değildir.
Başta doktorlar ve sağlık çalışanları olmak üzere binlerce insanın emeğini, alın terini, çabasını yok sayacak bu yaklaşım, yaşanan süreçten ders çıkarılmadığını gösteriyor.
Elbette bu sürecin UBP’de siyasi bir hesaplaşmaya doğru evrilmesinin jet kriziyle ilgisi yoktur. UBP içinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında çekilmesi beklenen kılıçlar biraz erken çekilmiştir hepsi o kadar.
Merkez sağın en büyük partisi olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir iddia ortaya koyan UBP artık sadece hükümet ortağı Özersay ya da Cumhurbaşkanı Akıncı ile değil, kendi içinde de bir mücadeleye girecektir.
Başbakan’ın kendisine sahip çıkmadığını düşünen Ünal Üstel’in Girne’de, ismi üzerinde tepinilen Aytaç Çaluda’nın Lefke’de, koltuktan alınmak için çabalanan Faiz Sucuoğlu’nun Lefkoşa’da Tatar’ın cumhurbaşkanlığı için ölümüne ter akıtacağını kim söyleyebilir?
Birlik ve beraberlik nutuklarını bir kenara bırakırsak, süreç UBP açısından bundan daha kötü yönetilemezdi.
Son yaşanan skandalı gölde tsunamiye benzetenler şunu bilmeliler… Bu gidiş UBP açısından hayırlı bir gidiş değildir...
Böyle giderse Cumhurbaşkanlığı makamı, bir dönem daha Sayın Akıncı’ya adeta hediye edilecektir. Bizden söylemesi…