Ülkeyi tımarhaneye çevirmeyin

Son bir haftadır ülkede yaşanan kaos bana bir hikayeyi hatırlattı.

Son bir haftadır ülkede yaşanan kaos bana bir hikayeyi hatırlattı.
Olay gerçektir. Türkiye’de Elazığ’da geçer. 1960’lı yıllar!
Elazığ akıl hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılırlar.
Toplam 423 deli kaçmıştır. Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup; “Doktor bey ne yapalım” diye sorarlar.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir.
Mutemet Bey; “Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin” der. Doktor önde birkaç personeli arkasında kara trencilik oynayarak bütün Elazığ’ı “çuf çuf” nidalarıyla dolaşırlar.
Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet Bey yönünü hastaneye çevirince tüm kaçan deliler hastaneye geri dönmüş olurlar.
Sorun çözüldüğü için hem mülki makamlar ve doktorlar, hem de trencilik oynayıp hastaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur. Olayın en enteresan yanı akşam sayımında ortaya çıkar. Çünkü hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.
Kıssadan hisse şudur. Bizim ülkemizde de şu an yaşananlar akıl sağlığımızı korumamız noktasında oldukça büyük sıkıntı yaratmaktadır.
Bir yanda sendikalar “çalışanların sağlık güvencesi yok, pandemiye karşı korunmuyorlar” diye çalışmak istemiyorlar. Sözüm ona uyarı grevi yapıyorlar.
Ancak diğer yandan yine aynı sendikaların çalışanları iş dışında barlarda, eğlence mekanlarında, toplu etkinliklerde boy gösterip gezme tozmalardan da geri kalmıyorlar.
Yani iş çalışmaya gelince sağlık önlemleri yetersiz diyecekseniz, ancak özel hayatınızda hiçbir önlem almadan bugünlerin gelmesine vesile olacaksınız.
Yok öyle yağma…
Diğer yandan hükümet her ne kadar iyi niyetli olarak pandemiyi durdurmaya çalışsa da alınması gereken önlemler aylardır söyleniyordu. Ancak ne yazık ki geç kalındı.
Üstüne üstlük böyle dönemlerde görev yapması için kurulan Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi kararları da hiçe sayıldı. Hükümetten bazı bakanlar, “işin ekonomi boyutu da var. Keşke bu kurul kurulurken sadece hekimlerden değil de diğer örgütlerden de temsilciler bulunsaydı” diyor.
O halde öyle yapsaydınız, elinizden tutan mı vardı. Şimdi iş başa düşünce alınan kararları sadece öneri deyip, geçiştiremez, işinize göre uygulayamazsınız. Harfiyen yerine getirmek zorundasınız. Aksi halde yasaları çiğnemiş olursunuz.
“Yasaları bir kez delmekle bir şey olmaz” anlayışı bu toplumu felakete götürür.
Yüksek Mahkeme Başkanı’nın odacısından, hemşirelere kadar 20’şer 30’a pozitif vakanın görülmeye başladığı ülkede, aklımızı korumakta zorlanıyoruz. Ülkeye tımarhaneye çevirmeyin. Bizden söylemesi…

Bu haber 10511 defa okunmuştur

:

:

:

: