DP Genel Başkanlığı’nı aldığı andan itibaren çokları gibi biz de belki de partiyi onun yönettiğine ikna değildik.
Serdar Denktaş’ın yıllardır yönettiği partide onun sözünün dışında bir söz edilemeyeceğini ezber ettik.
Ancak dün ezberimiz bozuldu.
Serdar Denktaş, 28 yıl emek harcadığı, 21 yıl Genel Başkanlığını yürüttüğü Demokrat Parti ile olan bağını kopardığını açıkladı.
Gerekçe olarak da dün akşam katıldığı MYK toplantısını gösterdi.
Seçim boyunca 'İrademize sahip çıkalım' çağrısı yaptığını söyleyen Denktaş, “Yıllarca başkanlığını yaptığım partim kendi onuruna sahip çıkamıyorsa bana düşen görev kendi onuruma sahip çıkmaktır” dedi.
Ancak burada onurlu davranış ile kastedilen Denktaş’ın sözünün üstüne söz söylenmemesi ise orada itirazımız olur.
Elbette bu partinin şu anki Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, oturduğu koltuğun hakkını verecek siyasi geçmişe de iradeye de kudrete de sahiptir.
Sayın Fikri Ataoğlu’na “emanetçi” lakabı yakışmaz. Bu söylense de üstüne yapışmaz.
Dünkü tartışma da bunun en açık göstergesi olmuştur.
Denktaş, “İkinci tura kalan iki aday ilk turda rakiplerimdi ve her ikisini de eleştirmiştim. Ben kendi düşüncelerimi halkımıza anlatmaya çalışırken çeşitli suçlamalarla da yüz yüze kaldım. Kimsenin iradesine yön verme gibi bir uğraş içerisinde olmayacağım” dedi.
Bir başka ifadeyle DP tabanına bir adayın işaret edilmesine karşı çıktı.
İnsan bu ifadeler karşısında “merhum kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bugünleri görseydi ne derdi” diye sormadan edemiyor.
Sayın Fikri Ataoğlu yıllardır bu ülkenin her kademesinde görev yapan memleket sevdalısı bir insandır. Böyle kritik bir dönemde Akıncı gibi bir aday ile yarışan UBP adayı Ersin Tatar’ı desteklemekten başka çare olmadığını elbette bilmektedir.
Ateş çemberindeki bir bölgede irade irade diye yanıp tutuşan siyasetçilere o iradenin anavatan Türkiye’nin burada bulundurduğu askerle sağlandığını hatırlatmak boynumuzun borcudur.
Serdar Denktaş’ın partide yapmaya çalıştığı emrivakilere de bu kapsamda onurlu bir duruş sergileyen Fikri Ataoğlu bir alkışı hak etmiştir.
Bu tavrı ile kendisine tüm sağ cenahtan yükselen “Asıl şimdi oturduğunuz makama hoş geldiniz Sayın Genel Başkan” seslerini de duymamak elde değildir. Bizden söylemesi…