Yüksek Adliye Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı makamını temsilen görev yapan emekli kıdemli yargıç, “anti demokratik ve baskıcı seçim müdahaleleri” nedeniyle görevinden istifa ettiğini duyurdu.
Sayın yargıç istifa gerekçesinde “Böylesi antidemokratik yöntemlerle elde edilen bir cumhurbaşkanlığı makamını Yüksek Adliye Kurulu’nda temsil etmeyi onursuzluk sayarım” dedi.
Bu istifa da basında “Anlamlı istifa” diye yer buldu.
Ancak meselenin bir başka boyutu çok geçmeden ortaya çıktı.
İstifa gerçekten anlamlıydı… Ancak anlamı çok başkaydı.
Sayın yargıcın görev süresi meğer temmuz ayında dolmuştu. Yani zaten uzatmaları oynuyordu. Daha doğrusu görev süresi Temmuz 2020’de dolduğu için istifa edecek bir koltuğu da yoktu.
Bu gerçek dün Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı tarafından açıklandı.
Söz konusu yargıç, Temmuz 2017 yılında atanmıştı.
Belli ki Akıncı’nın seçileceğine çok inanmış ve kendisini yeniden bu göreve atanmaya hazırlamıştı.
Kendisinin yeni dönemde Cumhurbaşkanı Tatar tarafından zaten atanmayacağı belli olduğu için anlaşılan böyle bir ucuz kahramanlığı seçmişti.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın seçilmesine yönelik bu tepki, en hafif tabiriyle demokrasiyi sindirememek, halkın iradesini kabullenememektir.
Kıbrıs Türk halkı bu ucuz kahramanlardan artık bıktı usandı. Anavatan ile aramıza ayrılık tohumları ekmek isteyen bu düşünce, ne yazık ki son yıllarda özellikle yeşertilmeye çabalanıyor.
Türkiye’ye her türlü sövgü ve ağır eleştiri yüceltiliyor. Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkıyla ayrılmaz bir bütün olduğunu savunanlar da, bu halkın iradesini yok saymakla suçlanıyor.
Akıl alır gibi değil.
Acaba Türkiye’ye yönelik bu eleştirilerin sahipleri, ateş çemberindeki bir coğrafyada Kıbrıs Türkünün hak ve menfaatlerini kimin, hangi şekilde nasıl savunacağını düşünüyor?
Rum komşularımızın, bizi Türkiye’den fazla düşüneceklerini ve hakkımızı hukukumuzu koruyarak, “Buyurun bu sizin payınız” diyeceklerini düşünüyorlarsa sorun yok.
Ya da Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türklerini Türkiye’den daha fazla düşüneceklerini, koruyacaklarını düşünüyorlarsa ona da eyvallah.
Ancak bu soruların hiçbirine kimsenin gönül rahatlığıyla “evet” diyemediğinin farkındayız.
Dolayısıyla ucuz kahramanlara olan haksız yüceltmeleri bir kenara bırakıp bu ülkenin geleceğini düşünme ve inşa etme zamanı çoktan gelmiştir.
Aksi halde Kıbrıs Türk halkının gelecek nesillerini çok zor günler beklemektedir. Bizden söylemesi…