Dünyada, birçok Demokrasi türü vardır.
Demokrasi, Fransız İhtilali ile dünyaya ihraç edilen bir siyasi rejimdir.
Başlangıçta klasik şekli ile uygulanmaya başlanmış olan Demokrasi. Dünyanın gelişmesi ile gelinen aşamada birçok evreler geçirerek, günümüz dünyasında uygulanmaktadır.
Başlangıçta, seçme ve seçilme hakkı olan Demokrasi. Daha sonra Hukukun üstünlüğü, kişi hak ve özgürlükleri ile sosyal hakları da içine alarak yeni bir boyut kazanmıştır.
Dünyada birçok devlet, bu üçlü saç ayağı ile Demokrasiyi yürütmeye çalışmaktadır.
Dünyada buna Çağdaş Demokrasi de denilebilir.
Yani insan haklarına saygılı ve aksatılmadan yerine getirilmesi gereken siyasi idare.
Dünyada Demokrasi ve içinde barındırdığı hakların insan oğluna verilmesi hiç de kolay olmadı.
Bunun 1789 ‘de Fransız ihtilali ile başladığını görürüz.
Demokrasi bir anlamda da halk yönetimi olarak adlandırılır.
Yani kendi kendini yönetim.
Halka kendi kendini yönetecek hakkı hiçbir güç ve erk vermez.
Halk bilinçlenerek bu hakkı almak için mücadele eder. Bunun için de çok büyük bedeller ödeyerek, bu hakkı her türlü direnmeyle, can ve kan pahasına elde eder.
Hiçbir Demokrasi türü altın tepsi içinde halka verilmez.
Bu ancak ve ancak halkların demokrasi bilinci ve kararlılığı ile elde edilir.
Bu bilinç halkta oluşmadan ve halk tarafından Demokrasiye kavuşma kavgası ve mücadelesi verilmeden, tepeden inme gelen demokrasiler. Anayasa teminatlarına rağmen, uygulamaya da girseler. Zaman zaman tökezler duruma gelirler.
Geçici sürelerle askıya alınırlar ve demokrasi ile bağdaşmayan yönetim biçimleri ülkede peyda olur.
Veya Demokrasi adı altında, Anayasa ve ona bağlı olan yasalar delinerek kalbura çevrilerek demokrasicilik oyununa devam edilir.
Bizim ülkemize gelince.
Kıbrıs Türk Halkı 1571 ‘den Ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti idaresine kadar geçen süre içinde, Demokrasi ile yüzleşmedi.
Toplam 389 yıl.
İngiliz idaresine kadar, Teokratik bir idare.
İngiliz sömürge idaresinde ise Valinin yönetimindeki baskıcı idare.
Kıbrıs Türk Halkı Demokrasiyi Ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti ile tanıdı.
Tanıştığı ise seçme seçilme hakkı idi.
Zürih ve Londra’da Anayasada belirtilen haklarından habersiz bir halktı.
Bunu tanıyana kadar, 23 Aralık 1963’te Türk halkına karşı soy kırım hareketi başlatıldı.
Hayatta kalmak için kaçınılmayacak olan askeri idare.
Kıbrıs Türk’ü 1960 Cumhuriyeti ile birlikte Demokrasiye geçti. Geçmesine geçti de ortada Demokrasinin vaz geçilmez unsurları olan siyasal partilerden eser yoktu.
1960 Temsilciler Meclisi ve Cemaat Meclisine Türk tarafı tek bir kanat altında “Milliyetçi cephe “ olarak seçimlere katıldı.
İlk siyasal parti 26 Aralık 1970’ te CTP adı altında kuruldu.
Bizde birden çok parti 1974 ‘ten sonra hayata geçti.
Geçti geçmesine de hiçbiri varlık nedeni olan demokrasi bilincine eremedi.
Hedef ve amaç, sadece iktidara gelmek ve iktidarda kalabilmek için politikalar üretmekti.
Günümüzde, gündem Milli iradeye dışarıdan müdahale iddiaları.
En son iddia da UBP Kurultayı.
Seçimlere müdahaleler 1960’lı yıllarda başlayıp günümüze kadar devam ediyorsa. Suçu ve kabahati kendimizde aramalı ve tümüne Demokrasi adına karşı çıkmalıydık.
Bu, benim adamıma değil. Bu benim partime değil, anlayışı ile sin de gülle geçsin politikaları karşısında. Bu gülle bir gün gelir seni de bulur.
Demokrasiye sahip çıkmak. Ne şahısların, ne de partilerin siyasi görüşüne göre olamaz.
Ayni şekilde, müdahaleler nereden gelirse gelsin, tümüne karşı çıkmakla mümkündür.
Birisine karşı çıkar, ötekini es geçersen. İnandırıcı olamazsın ve Demokrasiye sahip çıkamazsın.
Buna ulaşmak, ancak ve ancak tüm halkın demokrasi bilinç ve kültür düzeyinin % 90’a çıkarılması ile mümkün.
Demokrasi, bize tavandan inme geldiği için hala daha kıymetini bilemiyoruz. Çıkmaz yolumuz bu.
Yarın 10 Kasım. Atamızın aramızdan ayrılışının 82‘nci yılı.
Rahmetle, sevgiyle, minnetle anıyorum.