Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Sn. Ersin Tatar’ın boşalan başbakanlık mevkii ve HP’nin hükümetten çekildiğine dair PM meclis kararı ile başlayan hükümet arayışları devam etmektedir.
Hükümet arayışları yanında, UBP‘ de bir de başkan arayışı çalışmaları başlatılmış oldu.
UBP Kurultayı ikinci tura kalan iki adayın adaylıktan çekilmesi ile sonlanmış ve bir orta yol bulunarak. Genel sekreterin önümüzdeki olağan kurultaya kadar olağanüstü kurultay tarafından başkan seçilmesi ile ilgili parti içinde mutabakata varılmıştı.
Bu mutabakattan sonra, mutabık kalınan Sn. Ersan Saner’in tek başına olağanüstü kurultaya aday olması hazırlıkları yapılırken. Sn. Sucuoğlu’nun mutabakata rağmen adaylığını açıklaması, parti içindeki işleri karıştırıverdi.
İki adaydan biri olan Sn. Hasan Taçoy, mutabakatta varılan içerik doğrultusunda aday olmayacağını açıkladı.
Dün yapılması gereken PM toplantısı ertelendi. Sadece MYK toplantısı yapıldı.
Kurultayla ilgili bir karar üretilmedi.
Sızan haberler ve iddialar doğrultusunda, Sn. Sucuoğlu’nun bir öneri getirdiğini. Bu öneri olağan kurultaya kadar Genel başkanlık için herhangi bir seçimin yapılmaması. Genel başkanlık seçiminin olağan kurultay tarihine kadar salkıtılması doğrultusunda bir formülün bulunmasıdır.
Böyle bir önerinin yapıldığı resmen açıklanmamasına rağmen gelişmelerin bu doğrultuda olduğudur.
Doğru, yanlış bilemiyorum.
Bildiğim, UBP PM ‘nin kurultayla ilgili herhangi bir karar üretememesidir.
Olağanüstü kurultay by-pas edilerek, yaklaşık bir sene sonraki olağan kurultaya başkanlık sorununu havale etmek.
Mevcut yasal kurallar el verir mi ?
Hükümet arayışları normal seyrinde devam etmekte.
CTP, Kıbrıs sorunu ile ilgili iki partinin görüşleri zıt olduğu için. Hükümet oluşumunda UBP’ ne şimdilik kırmızı ışık yaktı.
TDP ise, müdahaleciliği örnek göstererek ortaklık kapısını kapattı.
HP, kırmızı ve yeşilin arasında dolaşmakta.
DP, varım dedi.
YDP, erken seçim şartı ile evet dedi.
Öyle görülüyor ki.
Peşrev havası çalmaya devam edecek.
Sonuçta, hükümet kurulamazsa. Sandık peyda edecek.
Peyda edecek de çanak kimin başında patlayacak ?
Az çok bunu Cumhurbaşkanı seçimlerinde gördük, yaşadık. Bunun analizini bilahare yaparım.
Dün, Demokrasi ve irade yürüyüşü pandeminin arttığı bir zamanda yapıldı.
Dileğim sağlık açısından bir olumsuzluk doğmasın.
Yürüyüşün gerekçesi. Son seçimlerde yapılan müdahaleler.
Gerekçe de ayrıca, Maraş’ın açılması. Pandemi Hastanesinin yapılması. Öğretmenlere hazırlık ödeneklerinin verilmesi v . s .
Bu yürüyüşü yapanlar, başlarını çevirip, 2004 referandumuna ve ardından da 2005 seçimlerine baksınlar.
Bu yürüyüşte olanların birçoğu bunları gördü, yaşadı. Müdahale lehlerine olduğu için müdahale edenlerle el ele kol kola yürüdüler. Halkı, barış düşmanı ve statükocu olarak ayrıştırdılar.
Toplumsal kurtuluşu terk edip. Bireysel kurtuluşu savunur hale geldiler.
Karşıt iradeye sahip bireyleri aşağıladılar.
O günlerle, bu günleri terazinin kefesine koyun.
Demokrasinin de, iradenin de nasıl ayaklar altına alındığını görürsünüz.
Kardeş Azerbaycan Türkleri, 30 yılı aşkın bir zaman süreci içinde. İşgal edilmiş olan topraklarını, Karabağ’ı Ermeni işgalinden kurtardı.
30 yıldır Avrupa Agit’in minsk grubunda. Ermenistan lehine buzdolabına konulan ve bir tek nokta konulmayan Karabağ’daki duruma. Türkün gücü ile nihai sonuca gidildi.
Zafer, Azerbaycan Türk Gardaşlarımızın oldu.
Kutlu ve mutlu olsun.
Azerbaycan’a selam olsun.