Avrupa Birliği bir taraftan Türkiye’ye efelik yapıp, Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri nedeniyle sorumlu kişi ve firmaları yaptırım listesine eklenmesine karar verdi.
Diğer yandan Doğu Akdeniz geriliminin çözümü noktasında Türkiye'nin konferans önerisini değerlendirmeye aldı.
Kısaca bir yanda Türkiye uyarılırken, diğer yandan Doğu Akdeniz konusunda gerilimi azaltmak için müzakere kanalını açık tutmaya çabalıyorlar.
Doğu Akdeniz'deki gerilimin çözümü noktasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan da konferans davetinde bulunmuş, o masada Kıbrıs Türklerinin de yer alması gerektiğini ifade etmişti.
Türkiye’nin bölgedeki gücü ve etkinliği, kapsamlı bir yaptırım paketi bekleyen Rum-Yunan ikilisinde derin bir hayal kırıklığına yol açtı. Çünkü istedikleri güçlü yaptırım kararını aldıramadılar.
Burada KKTC’de de yeni hükümetin programında yer alan Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili maddenin bu kapsamda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Ne diyordu koalisyon protokolündeki o maddede?
“Hükümetin önceliklerinden biri de Doğu Akdeniz’de meydana gelen son derece yaşamsal gelişmeleri Anavatan Türkiye ile istişare ve işbirliği içinde en iyi şekilde değerlendirmek ve gereken adımları atmak olacaktır.”
Bu madde o protokole laf ola beri gele diye koyulmadı?
Türkiye bir yanda Doğu Akdeniz’de yedi düvel ile amansız bir mücadeleye girerken, diğer yanda yavru vatan ile tam ve kesin bir müttefiklik içinde sırt sırta durmak istiyor.
Omuz omuza yapılan bu mücadelede Türkiye’nin başarısı, elbette günün sonunda KKTC’nin hak ve çıkarlarını da yakından ilgilendiriyor.
O yüzden geçmişteki deneyimiyle yakından tanıdığımız Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, UBP-DP-YDP hükümetinde bu mücadeleyi anavatan ile kararlılıkla yürütecektir.
Surlardaki tek bir gedik bile kalenin düşmesine vesile olabilir. O yüzden yeni dönemde Türkiye – KKTC ilişkileri hiçbir tartışmaya mahal bırakmaksızın pürüzsüz bir şekilde, tam bir işbirliği içinde olmalıdır.
Bir başka ifadeyle Türkiye bir yanda Almanya, Fransa, tekmili birden tüm Avrupa ve ABD ile mücadele ederken, diğer yanda KKTC hükümetini ikna etmek zorunda olmamalıdır.
Aynı dili konuşmalı, kalpler aynı atmalı ve ortak çıkarlar için birlikte mücadele edilmelidir. Aksi halde bizi bekleyen tehlike çok açıktır.
Doğu Akdeniz’de hakkımız almak için yaptığımız mücadeleden eli boş dönmemek için Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki başarısına muhtacız. O yüzden safları sıkı tutmalıyız. Bunun başka çaresi yok. Bizden söylemesi…