Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Türkiye Cumhuriyeti’nden bazı gazetecilerle online bir sohbet toplantısı gerçekleştirdi.
Tatar, Türkiye basınında da gündem olan o sözlerde “Federasyonun altında yatan tuzaktır. AB içinde olan, oradaki gücü kullanan çoğunluğun, daha zayıf tarafı zaman içerisinde kendisine yamalama formülüdür. Türkiye, AB'de olmadığı için Ada'dan gidecek diye düşünülmektedir. Türkiye'nin etkinliğini azaltma, burayı Rum hegemonyasına çevirme niyetidir. Buna karşı iki devletli çözümü savunuyoruz” dedi.
İngiliz Dışişleri Bakanı Raab ile geçen hafta yaptığı görüşmede de İngiltere’nin de artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığının farkında olduğu izlenimi edindiğini söyleyen Tatar, yeni bir dönemi işaret ediyordu.
Gelen yeni dönemi herkes anladı anlamasına ama ne yazık ki bizdeki bazı federasyoncular bunu anlamamakta hala daha ısrarlı.
Ana muhalefet CTP’nin lideri Tufan Erhürman, sosyal medya üzerinden konuyla ilgili açıklama yaparak, “Bugüne kadar her zaman ve son olarak Crans Montana'da Türkiye'nin tam desteğiyle federasyon görüşülmedi mi? Hep birlikte tuzağa düşmüştük demek ki! İyi ki Sayın Tatar geldi de bizi tuzaktan kurtardı!” dedi.
Tatar’ın sözlerini kendince alaya aldı.
Kısaca Erhürman’a göre sonsuza dek federasyon teziyle masada kalmalıyız.
Peki ama devletler yeni durumlara göre stratejilerini değiştiremezler mi?
Türkiye AB hedefiyle çok uzun yıllar mücadele etti. Ancak şu anda söz konusu olan AB değerleridir. Türkiye’nin AB’ye girip girmemesi, şu an Avrupa’nın kararına bağlıdır. Türkiye de artık o kapının önünde her denilene evet diyerek biat etmeyeceğini ilan etmiştir.
Yani 10 yıl önceki AB politikasıyla şimdiki AB politikası aynı değildir.
Erhürman’a göre Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı yarım asırdan bu yana federasyonu görüştüğüne göre şimdi de federasyonu görüşmelidir. Peki sorarız Erhürman’a… Türkiye’nin AB’ye üye olamayacağı ayan beyan ortaya ne zaman çıkmaya başlamıştır?
Türkiye artık bu gerçekle yüzleşmeye başlamış ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere Orta Doğu’da bazen AB çıkarlarına aykırı da olsa kendi çıkarlarını savunmaya başlamıştır.
Peki Türkiye’nin olmadığı bir AB’de Kıbrıs Türkü’nün hakkını kim savunacaktır?
Türkiye’nin federasyon tezine sıkı sıkıya bağlı olduğu dönemde AB’ye girmek için de önemli bir beklenti vardı.
AB şunu kabul etmek zorundadır. Türkiye’nin AB üyeliği ve Kıbrıs sorunu bir paket halinde çözüme kavuşturulmak zorundadır.
Aksi halde Cumhurbaşkanı Tatar’ın dediği gibi bu bir tuzaktır.
Türkiye Maraş’ı da yıllarca boş tuttu, müzakere masasında al-ver sırasında ilk vazgeçilecek yerdi?
Peki şimdi ne oldu?
Sayın Erhürman, “3 yıl önce Maraş pazarlık masasındaydı, şimdi neden böyle” diyebiliyor mu?
Hayır, diyemiyor…
Neden?
Çünkü devletler günün getirdiği durumlara karşı politikalarını değiştirebilirler. Tıpkı Türkiye’nin federasyondan vazgeçmesi ve Kıbrıs Türk halkının da Cumhurbaşkanlığı seçiminde “Federasyonu görüşmeyeceğim” diyen Ersin Tatar’a onay vererek yeni döneme geçit vermesi gibi…
Yarım asır sizin dediğiniz gibi federasyon konuştuk. 5 yıl da iki devleti konuşsak ne kaybedersiniz? Ya da şöyle soralım. KKTC’nin tanınma ihtimali bile sizi neden bu kadar korkutuyor?