Ülke olarak Başbakan’ın 3 Mart’ta Ankara’da imzalayacağı mali protokole kilitlendik. Bu kez ülkeye yapılacak mali yardımdan daha çok, ne kadar aşı verileceğiyle ilgiliyiz.
Çünkü açılımın anahtarı, bir an önce toplumun en az yüzde 80’inin aşılanmasından geçiyor.
Hükümetin 1 Nisan’daki açılım hedefine bir ay kala bu rotadan sapmamak için olağanüstü bir gayret sarf etmesi gerekiyor.
Öyle bir noktaya geldik ki herkes çok gergin. Bulaşıcı Hastalıkları Üst Komitesi’nin bugün yarın alacağı kararlar, 1 Mart’tan sonra kısıtlamaların bir bölümünün gevşetilip gevşetilmeyeceğini de bize gösterecek.
Ancak bu süreçte gerilimin dozunu en net gösteren açıklama restorancılardan geldi.
Restorancılar Birliği, 1 Mart tarihinde kurallara uygun olarak tam açılmayı talep etti. Aksi takdirde, tüm personelin maaşlarını, yatırımlarını, kiralarını, banka taksitlerini ve daha birçok giderlerini avukatlar aracılığı ile mahkemelere taşıyacakları da sözlerine ekledi.
Kısaca herkes çok gergin.
Marketler “biz niye saat 18.00’de kapanıyoruz” diyerek kapanış zamanında değişim istiyor.
Perakende mağazaları ise sözde açıldı açılmasına ama kime açıldı belli değil. Çarşı pazarda in cin top oynuyor.
Biz bu gerilim içinde 1 Mart’ı beklerken, Güney komşumuz da 1 Mart itibarıyla açılıma gidiyor.
Rum kesiminde lise birinci ve ikinci sınıflar yüz yüze eğitim görmeye başlarken, sanat galerileri, spor salonları, dans okulları ve diğer kapalı spor salonları, belirlenen kriterlere uyulması kaydıyla hizmet verebilecek.
Biz, Sağlık Bakanlığı’nın morg buzluğu ihalesini tartışırken, güney aşıyı tamamlayıp
haziran ayında tam kapasiteyle açılmanın planlarını yapıyor.
Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu, “1 Nisan’ta turizmi açmak istiyoruz” dedi diye demediğini bırakmayanlar, açılmazsak bu ekonomik yapının nasıl sürdürülebileceğine yönelik tek öneri ortaya koyamıyor.
Sözün özü hızla fakirleşiyoruz.
Ekonomik Örgütler Platformu’nun ortaya koyduğu veriler, bu yaz açılamazsak, turizm ve yüksek öğretimde gerekli tedbirleri almazsak, 5-6 milyar TL’lik bir enkaz ile karşı karşıya kalacağımızın an meselesi olduğunu gösteriyor.
Uçurumun kenarındayız. Bizi bu uçurumun kenarından uzaklaştıracak bir siyasi hamleye ihtiyaç var. Aksi halde bu ekonomik enkazın altından kalkmak imkansız olacak. Bizden söylemesi…