Kıbrıs Türk Seyahat Acenteleri, bir yıldan bu yana ofislerini açamadıkları gerekçesiyle Başbakanlık önünde eylem yaptı.
Eylemciler, temsili mezar taşı başında Fatiha okudu ve helva dağıttı.
Turizmcilerin seslerini duyurmak için yaptıkları bu eylem, aslında bir gerçekliğin de ifadesi oldu.
Hükümetler bir hedefe ulaşmak istiyorsa her zaman önce amaç, sonra yolu seçmelidir.
Bizim ülkede de hükümet, her nasılsa 1 Nisan’da turizmi başlatmak için bir hedef ortaya koldu. Ancak o amaca ulaşılacak yolu henüz belirlemedi.
Güney Kıbrıs Rum yönetimi, turizm sezonunun 1 Nisan'da açılacağını açıkladı. Ancak onlar bu amaca yönelik stratejilerini şimdiden ortaya koymayı bildi.
En büyük turist pazarları olan İngiltere, İsrail, Rusya, Ukrayna, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi ülkelerden turist gelmesine olanak sağlayacak adımlar tek tek belirlendi.
Elbette sözü edilen ülkelerin birçoğu kırmızı kategoride. Ancak amaç yol haritasını oluşturarak, 'yaz için hazırız' mesajı vermekti.
Peki bizim ülkemizde durum ne?
Bizim ortaya koyduğumuz 1 Nisan tarihi, Güney’in ciddi turizm stratejisi karşısında daha çok 1 Nisan şakası gibi kalıyor.
Biz turizmde açılımdan söz ederken, aynı zamanda milyonlarca dolarlık yatırımlar olan otelleri ve çalışanlarını ayakta tutmanın da yollarını aramalıyız.
Kimse bu otellerin sadece iç turizmle ayakta kalacağını ummasın.
Bu haliyle ülke, beş yıldızlı oteller mezarlığına dönmek üzere. Bunu şimdiden söyleyelim.
Sadece karantina turizmi yaparak, bu sektörü ayakta tutamayız. Yakında pek çok turizm yatırımıyla ilgili trajik sonuçlar da ortaya çıkabilir.
Bu yaz çok kritik.
Ülke turizmi bir yıl daha kaybederse, telafisi mümkün olmayan zararlar görebilir.
O yüzden bir an önce aşı ve ülkeye giriş koşullarını netleştiren politikalar üzerinde stratejiler oluşturmalıyız.
Aksi halde her fırsatta “lokomotif” tabiriyle nitelediğimiz turizmin ülkeyi çekmesine imkan kalmayacak.
Tam tersine o lokomotif, trenin raydan çıkmasına vesile olacak. Bizden söylemesi…