Bir alman ev sahibim vardı, Petra. Kiracılığımın birinci yılını doldurduğum evinde, kapının önünde denk düşmemizden başka muhabbetimiz olmamıştı. Petra o bildiğimiz Alman soğukluğunu üzerinde taşısa da, sabahları arada sırada bana da nasiplendirdiği pankekleri ile sempatimi kazanmıştı. Yine de manevi alışverişimiz bundan öteye hiç gitmemişti.
Bir alman ev sahibim vardı, Petra. Kiracılığımın birinci yılını doldurduğum evinde, kapının önünde denk düşmemizden başka muhabbetimiz olmamıştı. Petra o bildiğimiz Alman soğukluğunu üzerinde taşısa da, sabahları arada sırada bana da nasiplendirdiği pankekleri ile sempatimi kazanmıştı. Yine de manevi alışverişimiz bundan öteye hiç gitmemişti.
Son zamanlarda yer değiştirmeye başlayan ayakkabılarımdan apartman görevlisini sorumlu tutup altında bir anlam aramasam da, bu durum sıklaşınca dikkatimi celb etmişti. Birgün evden çıkmak üzereyken ayakkbılarımı tekrar ev sahibem Petra’nın kapısında görünce “öğrenelim bakalım sorun ne” diyerek kapıyı çalmıştım. Petra kapıyı açmış ve sanki çoktandır ümit ettiği anın gelişini karşılar gibi, sanki ben her ay başı kapısını çalmıyormuşum gibi sevinçle bana bakıp içeri davet etmişti. Aslında evine ilk buyur edişi değildi. Ama hep kapıdan kirayı verip, ya okula ya da başka bir yere yetişmek üzere acelem olduğunu söyleyip davetine icabet edememiştim.
-Şey, Petra hanım ben...
-Lütfen içeri gir Şeyda.
Hiç girmediğim evine adım atarken sordum: “Petra hanım, ayakkabılarımın yeriyle ilgili bi sorun mu var?”
Petra hayır manasında başını sallarken bir yandan tebessüm edip: “Sen soğuk çay seversin değil mi?” dedi
-Siz nereden biliyorsunuz Petra hanım?
-Apartman görevlisi alsın diye kapıya bıraktığın çöplerden, deyip tekrar gülümsedi.
Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken, konu sapmış ve asla istediğim cevabı alamamıştım. Onca zaman selamdan öteye gitmeyen, sınırları çizilmiş ilişkimizin sınırını aşmış, soğuk olarak nitelendirdiğim ev sahibemle sıcacık bir sohbete dalmıştık.
*Esasen konu ayakkabılarım değildi. Konu ayakkabılarımın karşı kapının önünde durması da değildi. Konu: Çalınması beklenen kapının bir türlü çalınmaması ve o kapıyı çalmamı isteyen insanın uzun zaman bekleyişiydi ...