Böylesi olsa olsa herhalde sadece bizim ülkemizde olur. Nasıl olur, izahı nedir? Ne anlamak mümkün, ne de anlatmak?..
Neden mi bahsediyoruz?
Bir ülke düşünün. Koranavirüsle mücadele ederken sağlık alanında eksiğini kapatmak için 200 işçi istihdam ediyor… Bu işçiler sözde yeni açılan pandemi hastanesinde görev yapacak, korona virüsle mücadele edecek…
Ancak bir bakıyorsunuz ki, bu işçilerden 130’u bir ortadan yok olmuş. Ortada dolaşan 60-70 işçi.
Pandemi hastanesinde görevli karantina hemşireleri arasında yer alan Oğuz Köse, sosyal medyadan isyan ediyor.
“200 istihdam yapıldı, 130’u kayıp. Çalışmadan maaş çektiği iddia edilen bu kişilere hakkımız helal değildir” diyor.
Oğuz Köse kim mi?
O gecesine gündüzüne katıp 35-40 saatlere varan sürelerde kesintisiz çalışan, aylarca evine, sevdiklerine gitmeden görev yapan sağlık çalışanlarımızdan biri…
Ve elbette bu haksızlıkla canı en çok yananlardan biri…
Eski Sağlık Bakanı Ali Pilli, Başbakan Ersan Saner’e çağrı yapıyor “Açıklamazsan bu 130 kişiyi ben açıklarım” diyor.
Biz de şaşkınlıkla bu tartışmayı izliyoruz.
Belki de sözü edilen tüm bu iddialar gerçek değil. Ancak eskilerin söylediği çok güzel bir söz var. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Ne yazık ki bizim kamu hayatımız, geçmişte bu ve bunun gibi bir çok şaibeye karıştığı için doğru olması da kuvvetle muhtemel.
Her ne olursa olsun tüm bu iddialar karşısında kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmak ülkeyi yönetenlerin boynunun borcudur.
Eğer bu iddialar karşısında suskun kalmayı sürdürürsek, hayatları pahasına korana virüsle mücadele eden sağlık çalışanları kendisini bu mücadelede aldatılmış hisseder.
Kamuda çalışmadan para almayı içine sindiren bu virüslü zihniyete teslim olamayız. Siyasiler eğer buna göz yumduysa da biz toplum olarak hep birlikte ayağa kalkıp buna itiraz etmeliyiz.
Aksi halde bu virüslü zihniyet, koronadan daha ölümcül bir hale gelir. Sadece bugünü değil, geleceğimizi de kemirir. Bizden söylemesi…