Kuran kurslarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar haksız bir tartışmaya neden oldu. Neden mi? Nedeni gayet basit. Aklı başında kimse yargının bağımsız olmasına karşı olamaz. Burada üstünde asıl durulması gereken konu, yargının bu kararı nasıl verdiğidir.
Kuran kurslarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar haksız bir tartışmaya neden oldu. Neden mi? Nedeni gayet basit. Aklı başında kimse yargının bağımsız olmasına karşı olamaz. Burada üstünde asıl durulması gereken konu, yargının bu kararı nasıl verdiğidir.
Anayasa Mahkemesi karar alırken yasaları göz önünde tutarak bu kararı alıyor. Yüksek yargının kuran kurslarıyla ilgili son kararı da bu doğrultuda alınmış bir karardır.
Yargı böyle bir kararın nasıl aldığını sorgulamadan önce Meclis’in bu yasayı neden düzeltmediği, ya da yıllardır hükümetlerin bu konuda neden bir yasa çalışması yapmadığını da sorgulamak gerekir.
Acaba siyasetçilerimiz ev ödevini neden yapmıyor?
Yasaları çağın koşullarına uygun olarak ihtiyaçları da dikkate alarak neden yenilemiyor?
İşte bunun sonucunda böyle tuhaf kararlarla ile karşı karşıya geliyoruz.
Aslında yasalarda tuhaflık bir yana kuran kurslarıyla ilgili yaşanan kriz, kötü niyetli bazı kişilerin Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkileri de nasıl zehirlediğini bize göstermiştir.
Kuran kurslarıyla ilgili yüksek mahkemeye götürülen dava, iyi niyetten yoksundur.
Şunu da belirtelim. Kuran kursları bu kararla asla kapatılmıyor. Başbakan Saner de bu gerçeğin altını çizdi. Gerekli düzenlemelerin hemen yapılacağını kaydetti.
Ülkemizden ne yazık ki 1950’lerden, İngiliz döneminden kalma bir çok yasa var. Bu yasalar çağın gereklerine uygun olarak düzenlenmeli.
Örneğin 6 yıl önce kötü niyetli bir kişi Lefke’de ezan sesinin kısılması yönünde yargıya başvuruda bulundu. Yargı da İngiliz döneminden kalma yasalar uyarınca bu yönde bir karar üretti. Uzun zaman tartışılan bu kararda suç kimdeydi? Önündeki yasalara göre karar alan hakimler mi suçluydu, yoksa o yasaları bir türlü değiştirmeyen siyasetçiler mi?
Tartışmanın kilit noktası burasıdır.
Türkiye’den Ak Parti Sözcüsü de bu manada aslında tartışmaya önemli bir bakış açısı getirecek açıklama yaptı. Ne dedi Ömer Çelik?
“Konjonktür hazretleri ve mevzuat efendiye demokrasiyi kurban edemeyiz.”
Ne yazık ki, Ömer Çelik’in dediği gibi bu ülkede mevzuat efendiye demokrasiyi kurban etmek isteyenler var. Başta UBP olmak üzere iktidar partileri buna asal izin vermemeli, toplumun sinir uçlarını kaşımamalıdır. Aksi halde millet olarak bu tartışmadan önemli bir yara alırız. Bizden söylemesi…